Cincilik

CİN VE ŞEYTAN ÇARPMASI

Cin ve şeytan çarpmasının bariz belirtisi, kişinin hareketlerinde gözle görülür bir bozulma ve rahat yürüyememesi gelir. Adımlarında ve konuşmalarında dengesizlik olur. Söyleyeceklerini birbirine bağlamada güçlük çeker. Sizlerinin arasında mantıklı bir anlam ilişkisi kuramaz.

Çarpılma, insanın yapmak istediği veya düşündüğü bir hususu sağlıklı bir şekilde idrak edememesidir. Bunların bazıları başka hastalıklarla benzer belirtiler gösterebileceği gibi bazıları da kendine özgü çok farklı belirtiler gösterir.

Cinlerin insanları çarparak sara nöbetine sokmaları çoğunlukla öfke ve cezalandırma gayesiyle olur. İnsanlardan bazıları cinlere eziyet edebilir veya cinler onların kasten eziyet ettiklerini düşünürler. Kişi farkında olmadan cinlerin üzerine küçük su dökebilir veya kaynar su boşaltabilir. Ya da farkında olmadan cini öldürebilir. Bu da bilmeden cinin bulunduğu yere ağır eşya koymak, taş koymak veya yüksekten düşmek gibi nedenlerle olur. Özellikle kırlarda deliklere tuvalet yapmamak, özellikle tuvalete, hamama ve benzeri yerlere girerken besmele çekmek, yılan, akrep, siyah kedi ve köpeğe zarar vermemek gerekir. Yılan, akrep, siyah kopek öldürülebilir ancak yaralı bırakılmamalıdır.

İNSANLAR CİNLERLE İRTİBAT KURABİLİR Mİ ?

İnsanlar cinlerle irtibat ve iletişim kurabilirler. Bu mümkündür. Ancak cinlere hükmedemezler. Cinleri tahakküm altına alamazlar. Bu yetki ve bu ruhsat, Hz. Süleyman (A.S.)'a verilen bir yetkidir.
Sad Suresi Ayetler : 35, 36 ve 37 Sayfa : 456

“Ey Rabbim, bana öyle bir mülk, yetki ve ruhsat ver ki. Benden sonra hiç kimse de olmasın, muhakkak sen bütün dilekleri verensin, VAHHAB’ sın”

“Biz rüzgarı onun emrine bağlı kıldık, emri ile istediği yere rahatça akar giderdi.”

“Cinleri de onun emrine bağlı kıldık. O cinlerin kimisi bina ustası, kimide dalgıçtı”

Sihir Yapmak ve Yaptırmaktan Sakınmak

"Helak edici şeylerden (bulunan) Allah'a şirk koşmaktan ve sihirden sakının" (Buharî c. 7, s. 29).

Sihir, sebebi gizli olduğu için, hakikate aykırı ola­rak tahayyül edilen göz boyacılığı ve hilekârlık yo­lunda cereyan eden bir şeydir. Esrarengizlik, sihrin sebebindeki gizlilik ve incelik zahiri bir câzibe, hile ve kötü maksat sihrin mâhiyetini teşkil etmektedir.

Sihir, muttarid sebepler hilâfına olarak bizzat Al­lah Teâlâ'nın dilemesiyle meydana gelen ve hârika sayılan işlerden değildir. Zira sihrin bir sebebi var­dır. Ancak bu sebebin herkes tarafından bilinmeme­sinden dolayı harikaymış gibi hayal edilir.

Kehanet endüstrisi örgütleniyor

Falcılık ve medyumluk dev bir sektör halini aldı. İstanbul’a Anadolu’dan falcı transferleri yapılıyor. Gizli kapaklı çalışanlar artık kurumsallaştı. Hatta “cinci hocalar” bile internete taşındı. Bazı web sayfaları reyting rekorları kırıyor. Gelişmeleri endişeyle izleyen uzmanlar uyarıyor: “Ümit tacirliği yapan bu kişiler toplumun ruh sağlığını tehdit ediyor.”


“Siz bir periyle evlisiniz, 3 çocuğunuz da bu periden; perilerden kurtulmak için bir beyaz, bir siyah tavuğun kanını alıp bunlarla banyo yapacaksınız; martın 20’sinden sonra şirketiniz büyük ciro yapacak, çok para kazanacaksınız; üç vakte kadar eşinle sorunların çıkacak, kötü günler yaşayacaksın; size kaynananız tarafından muska yapılmış, üç katlı bir evin bahçesindeki ağacın altına gömülmüş. Onu bul, bana getir; sorunların çözülecek.”

Cincilerin sözlerinin çoğu şeytan aldatması

"Fala inanma falsız da kalma” sözünün birçok kesimde rağbet gördüğü, cincilere, medyumlara inanmanın toplumsal bir hastalık olarak karşımıza çıktığı bir dönemden geçiyoruz.

Öyle bir dönem ki bilen de bilmeyen de çıkıp konuşuyor. Zihinler iyice bulanıyor. İnsanların ötelere uzanan merak duygularını körükleyen birçok konuyu Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Celal Yeniçeri ile konuştuk. Yaklaşık bir yıl önce “UFO” haberlerinin birden bire yaygınlaştığı günlerde “Uzay Ayetleri” eseri piyasaya çıkan Prof. Dr. Celal Yeniçeri ile yaptığımız görüşmede yeni kitabının ilk ipuçlarını da elde ettik.

Büyü kara sektör

Kızının baş ağrıları, normal olmayan davranışları, gittikçe içine kapanması, dertli anneyi her geçen gün biraz daha üzüyordu.

Oysa Almanya'dan gelmeden önce Arzu ne kadar da hayat dolu ve mutluydu. Tükiye’ye geleli de çok olmamıştı daha, gelir gelmez kızlarını isteyenler oldu fakat Arzu hiç birini istememişti taliplerinin. Hele son gelenler öyle çok istediler ki oğullarına, babasının Arzu'nun da fikrini alarak verdiği olumsuz yanıt bile vazgeçiremedi onları ve sonunda; ''Biz, bizi istemeyen kızı peşimizden koşturmayı biliriz'' dediler. Zaten ondan sonra başladı bütün dertler. Hangi doktora gittilerse de Arzu'nun derdine çare bulamadılar. Çoğu doktor rahatsızlığın psikolojik olduğunu söyledi, fakat gittikleri psikiyatrlar da derdine derman olamadılar Arzu'nun. Sonunda dertli annenin aklına mahallede her derdi olanın muhakkak uğradığı Metin Hoca geldi. Hiç vakit kaybetmeden Hoca'nın kapısını çaldılar. Aslında hocalıkla ilgisi olmayan bu adam daha çok, büyüyle işi olanların ilk durağıydı. Hoca ayna mendeline baktıktan sonra Arzu'ya büyü yapıldığını söyledi. Büyüyü yapan kişinin tarifini ve adını bile vermişti. İsim ve tarif hemen 'Biz, bizi istemeyen kızı peşimizden koşturmayı biliriz' sözünün sahiplerini akla getiriyordu. Hocanın söylediğine göre sihir Arzu’nun kendisini isteyen gence aşık olması için yapılmıştı. Zaten Arzu'nun kafası da gence verdiği olumsuz yanıt yüzünden oldukça karışmış, pişmanlık belirtileri bile göstermeye başlamıştı. Hatta bir keresinde annesine, “Hayır demekle yanlış yaptık” deyivermişti. Sonunda elini çabuk tutan anne, Metin Hoca'ya istediğinden de fazla para verdi ve kızını kurtardı.