Evlenmekten maksat

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Peygamber efendimiz, (İki Müslüman Allah rızası için bir araya gelse, şeytan uzakta bekler, yanlarına yaklaşamaz) buyuruyor. Saliha bir hanımla evlenince de, iki Müslüman bir araya gelmiş olur, şeytan aralarına giremez. İkisi iyi geçindiği müddetçe, İblis zarar veremez. Ama bir hır gür çıkarsa, Allah muhafaza etsin, şeytan gelir, hem bir tane değil, birçoğu üşüşür, aralarını bozar. Zaten içimizde olan nefis de, bu durumu fırsat bilip, elinden geleni yapar.

Evlenecek kardeşlerimize çok önemli bir tavsiyemiz var. Evlenecek kimsenin, çok korkması gereken şey, kul hakkıdır. Gelen hanım, hizmetçi değildir, Allah’ın bir kuludur. Âhirette en zor hesap kul hakkından verilecektir. Onlar esir, köle değildir. Kıymetini bilen için sultandır. İslamiyet’in dışına çıkarsa, kocasına da günah yazılır. Evlenmekten maksat, bir Müslüman hanımı kurtarmak ve onu hak yolda muhafaza etmektir. Bunu başarabilen kimse, çok kıymetli insandır.

Başını örten, namazını kılan, eşine itaat eden hanım, Cennet nimetinin tâ kendisidir.
Kadın, âhirette üç şeyden sorguya çekilir:
1- Dine uygun örtündün mü?
2- Namazını istenilen şekilde kıldın mı?
3- Eşine itaat ettin mi?

Ama erkeğin durumu öyle değildir. Eve getireceği rızıktan ve kadının hâl ve hareketinden de mutlaka sorulacaktır. Mesuliyeti büyüktür. Kadının günaha girmesi, Allah muhafaza etsin, kocasının bütün ibadetlerinin sevabını yok eder, çünkü kötülük daima iyiliğe hâkimdir. Erkek, yuvasında İslamiyet’i muhafaza etmek için her fedakârlığı yapmalı, her sıkıntıya katlanmalı, her tedbiri de almalıdır. Evde Ehl-i sünnet âlimlerinin kitapları mutlaka okunmalıdır.

Peygamber efendimiz, (Evlenen ve evlendiren Allah’ın dostudur) buyuruyor. Dinimize uygun şekilde, uygun yerlerde evlenenler ne şanslıdır. Ya dinimize uygun olmayan şekilde, haram işleyerek, uygun olmayan yerlerde evlenselerdi? O yuvadan hayır gelir miydi? Büyükler, (Keennel-harâme nârün=Haram ateştir) buyuruyor. (Keenne) demek, (hemen hemen) manasındadır. Büyüklerin, (hemen hemen) demesi tahmin, zan değildir, onların zanları kesinlik ifade eder. O büyükler, kibir gibi görülmesin diye (Zannediyorum) derler. Netice, haram mutlak ateştir. Bu ateşe düşen yanar, mahvolur. Ateşin içinde olan, nasıl mutlu olabilir?

Cennet olan ev
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Peygamber efendimiz, (İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır, insanların kötüsü insanlara zararlı olandır) buyuruyor.

Günahlar iki kısımdır: Birincisi, Allahü teâlâ ile kul arasındaki günahlardır. Diğeri ise, kullar arasındaki günahlardır, yani kul hakkıdır. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Bir müminin üzerinde azıcık kul hakkı olsa, bu kul hakkından kurtulmadıkça, helâlleşmedikçe, bütün peygamberlerin ibadetlerini yapsa Cennete giremez) buyuruyor.

Ehl-i sünnet âlimleri, (Kul hakkına riayet edemeyecek olan evlenmemeli) buyuruyor. Evlenecekse bilsin ki, evlendiği hanım, Allahü teâlânın kuludur. Kul hakkı geçmemesi için, karşısındakinden fedakârlık beklemek yerine, kendi fedakârlık göstermelidir. Onun için insan, önce kendinden vermelidir. Kendinden vermedikten sonra, başkasından bir şey beklemek veya istemek uygun değildir. İşte bunlar, evlenen Müslümanlara vasiyettir, nasihattir. Bunlar, evlenecek olanların kulaklarına küpe olmalıdır. Kurtulmak veya felakete düşmek, bu karara bağlıdır. Kadın, Allah’ın kuludur, köle, esir değildir. O bir Müslümandır. Başını örtüyor, namazını kılıyorsa, Cennetten dünyaya inen bir nimettir.

Sınır tecavüzü olmazsa
Bir zat, bir sohbetinde, (Saliha hanıma, dünya işleri için laf söylenmez) deyince, oradaki biri, şaşırır, (Efendim, bir şey söylememek mümkün müdür?) diye sorar. O zat buyurur ki:
Mümkün olmasa, bu söylenmez. Yapmadığı şeyi söylemenin vebali vardır. Nitekim Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde mealen, (Sen yapmadığın şeyi karşındakine nasıl söylersin?) buyuruyor. Biz çok iyiyiz, bir sıkıntı yok, neden? Müslümanlığı yaşadığımız için. Hanım da, Müslümanlığı yaşıyor, ben de. O da kul hakkını biliyor, ben de. O da kendine ait vazifeleri biliyor, ben de. Ne kaldı geriye? Zaten edep, haddini bilmektir, o da haddini biliyor, ben de haddimi biliyorum, sınır tecavüzü yok, sınır tecavüzü olmazsa her taraf güllük gülistanlık olur.

Hazret-i Ali, (İyi geçim olan ev Cennettir, kötü geçim olan ev Cehennemdir) buyuruyor. Nefsin isteklerini yapmak için, hayatımızı Cehenneme çevirmek, akıllı kimsenin yapacağı iş değildir. Dine aykırı iş yaparak, kul hakkına girerek, dünyasını Cehenneme çeviren kimse, âhiretini de kaybetmiş olur.


Konular