Hayatımıza Renk, Eğlence ve Lezzet Katan Şeylerin Gerçek Mahiyeti

Hayatımıza lezzet, zevk, keyif ve mutluluk ve güzellik katan her şey aslında iki hikmete bakar. Birincisi insanoğlunun almış olduğu ve alacağı bütün keyif, lezzet ve zevkler daha büyük, güzel, kalıcı ve daimi olan lezzetlere iştiha uyandırmak ve o kalıcı baki lezzetleri talep edecek fiil ve hareketlere yönlendirerek kalıcı lezzetleri kazanmak ve elde etmek için gayret ve çaba göstermesi içindir. Bu lezzetler ise ahrette cennette vaat edilen lezzetlerdir. İkincisi ise sırrı imtihan gereği olarak yaşamını ve hayatını devam ettirip beklenilen neticeleri vermesi için insanoğluna ihsan edilen ikramlar güzellikler ve nimetlerdir. Bu ise kulların olumsuzluklarına karşı onları teskin etmek teselli etmek ve neşelendirmek içindir.

Evet Cenabı Hak, kullarını hayvanattan, nebattatan ve öteki mahluklardan farklı yaratarak onları binler hissiyatlarla, latifelerle, hasselerle, kuvvelerle, duygular ile düşünce ile donattığı gibi ona yüklediği programlarla uyumlu olması cihetiyle de faydalanması için nimetler yaratmış o nimetlerle o insanın hislerini, arzularını ve zevklerini okşayacak kıvama getirmiştir.

Bu hadsiz hasselere karşı nihayetsiz nimetlerin varlığı imtihan dünyasında insan için bir meşgale, teselli, yaşama gayesi, zevk ve keyif vesilesidir. Bu hadsiz nimetler insanların hayatlarına renk, desen, şekil, güzellik, estetik katmak içindir. Bu hayatın güzellikleri insanı mutlu ve mesut etmek içindir. Bu hayata hoşnutluk, sevinç ve mutluluk katacak olan nimetler çile, meşakkat, acı, keder, sıkıntı, dert, tasa ve acı karışan hayatı birazcık olsun hafifletmek ve olumsuzluklarını asgariye indirmek içindir.

Mutluluk, keyif, lezzet, zevk, renk, oyun, eğlence, keyif ve saadetlerin kalıcı, baki ve daimi olmaması ise imtihan gereği olarak kulların fani renkleri bakiye, fani lezzetleri sonsuzluğa, fani olan eğlenceleri ve oyunları kalıcı bir hayata tebdil edip değiştirmesi içindir. Buradaki fani olanları görüp kalıcı ve baki olanları talep edip onları kazanmak elde etmek için çabalamasıdır.

Eğer insan sırf dünya için yaratılmış olsa idi lezzetleri gölgesiz, safi, duru, elemsiz, kedersiz olurdu. Acıları ve kederleri olmaz. Hayatın bütün renkleri, desenleri, şekilleri kalıcı ve bozulmayan bir halde olurdu. Hisleri, arzuları, istekleri yerine gelip yarım eksik gedik kalmazdı. Her arzusu, isteği, keyfi, eğlencesi, rüyası, umudu, düşüncesi ve isteği anında gerçek olup, elemsiz, kedersiz, acısız yaşardı. Hiç bir korkusu endişesi, tasası, kaygısı olmazdı.

Eğer hayatın, yaşamın, alınan lezzetlerin gayesi, amacı, hedefi sırf dünya için olsaydı bu durum hikmet ve hakikat cihetiyle de abes olurdu. Çünkü hisleri, arzuları, istekleri, emelleri, beklentileri sonsuz olan insan için şu küçücük dünyanın geçici lezzetleri, zeval bulan güzellikleri ve kalıcı olmayan zevkleri onun hiçbir arzusuna kifayet etmemektedir. Böyle muazzam mükemmel bir beden ve hayatın neticesi böyle küçük, basit lezzetler olamaz olmamalıdır. Olsa olsa sadece birer vasıta ve araçtır. Amaç ve gaye değildir. İmtihan gereği kullara verilen küçük birer teselli ve isteklerdir. Asıl olanlara daimi olanlara ruhu, kalbi, aklı teveccüh etmek içindir.

Belki insanın nefsi, hevası ve şeytanı insanı aldatıp dünyayı baki, nimetleri baki, lezzetleri kalıcı göstermeye çalışıp insanı aldatır. İnsanı şu dünya için yaratılmış, lezzet, zevk ve eğlence için yaratılmış vehmiyle kandırıp aldatır. Hayatı evlenmek, sevmek, gülmek, yaşamak oynamak, koşmak, eğlencelere dalmak olarak gösterip aldatır. Yalancı, geçici lezzetlerle kandırıp yalancı iştihalara mağlup edip uyutur.

Ama hakikat cihetiyle imtihan gereği kendisine verilen maddi ve manevi lezzetler, cihazatlar, aletler onda emaneten duruyor. Hayatına renk katan bütün lezzetlerine hayatın çabasıdır. Neticesi değildir. Hayatın asıl neticesi ahret ve ahirette verilecek olan cennet hayatıdır. Cennet hayatındaki baki, sonsuz, kalıcı renkler, lezzetler ve eğlencelerdir. Renklerin en güzelleri, nimetlerin en tatlıları zevklerin en halis ve safi olanları, oyunların en güzel ve keyifli olanları, mutluluk saadet ve rahatlığın en büyük olanları, ebedi, sonsuz, daimi olan ahrette hazırlanmıştır. Ve dünyadaki küçük lezzetlere, zevklere, oyunlara, eğlencelere bütün bütün aldanmayıp, kanmayıp, inanmayıp bu küçük lezzetleri vasıta araç iltifat ihsan görenlere hazırlanmıştır… Bu gerçeğe ve müjdeye işaret eden ayeti kerimeler de cennetin nimetleri lezzetleri şöyle anlatılmaktadır.

Kötülükten sakınanlara vaad edilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır. Bunların durumu, ateşte ebedî olarak kalacak olan ve bağırsaklarını parçalayacak kaynar su içirilen kimsenin durumu gibi olur mu? (MUHAMMED/15)

Pek çok meyva arasında,

Tükenmeyen ve yasaklanmayan (VAKİ’A/32-33)

Dalbastı kirazlar,

Meyva dizili muzlar, (VAKİ’A/28-29)

Kaynağından doldurulmuş, testiler, ibrikler ve kadehlerle.

Ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.

Beğendikleri meyvalar,

Canlarının çektiği kuş etleri, (VAKİ’A/18-21)

İçenlere lezzet veren, pınardan doldurulmuş bembeyaz bir kadehle onların etrafında dolaşılır.

Onda ne bir zararlı sonuç vardır, ne de sarhoşluk verir (SAFFAT/45-47)

Meyveler (vardır), Naîm cennetlerinde onlara hep ikram edilir. (SAFFAT/42-43)

Kuşkusuz iyiler de karışımı kâfûr olan dolgun bir kadehten içerler.

Bir kaynak ki ondan Allah’ın kulları içerler, güzel yollar açarak akıtırlar onu. (İNSAN/5-6)

Üstlerinde zarif ve yeşil, kalın ipekten bir elbise vardır. Gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara temiz bir içecek içirmiştir. (İNSAN/21)

Üzerlerine cennet gölgeleri sarkmış, meyveleri bol bol önlerine konmuştur.

Yanlarında gümüşten kaplar, billur kupalar dolaştırılır.

Gümüşten öyle kadehler ki onları türlü türlü biçimlere koymuşlardır.

Onlara orada bir dolu kadeh sunulur ki, karışımı zencefildir. (İNSAN/14-17)

Bahçeler var, bağlar var. (NEBE/32)

Onların etrafında yiyecek ve içecekler altın tepsiler ve kadehlerle dolaştırılır. Orada canların çektiği ve gözlerin hoşlandığı herşey vardır. Siz orada ebedi olarak kalacaksınız. (ZUHRUF/71

Astarları atlastan yataklara yaslanırlar. İki cennetin de devşirmesi yakındır. (RAHMAN/54)

Orada nereye baksan bir nimet ve pek büyük bir mülk görürsün. (İNSAN/20)

Kuşkusuz takva sahipleri gölgeler altında ve pınar başlarındadır. (MÜRSELAT/41)

İkisinin de çeşitli ağaçları, meyvaları vardır. (RAHMAN/48)

(Bu cennetler) yemyeşildirler. (RAHMAN/64)

Orada donatılmış koltuklar üzerine dayanmışlardır: Orada ne yakıcı güneş görürler, ne de şiddetli soğuk. (İNSAN/13)

İman edip güzel işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. (Böyle iyi) işler yapanların mükafatı ne güzeldir! (ANKEBUT/58)

Üstlerinde zarif ve yeşil, kalın ipekten bir elbise vardır. Gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara temiz bir içecek içirmiştir. (İNSAN/21)

Orada kendilerine hiçbir yorgunluk gelmeyecek. Oradan çıkarılacak da değillerdir. (HİCR/48)

Yanlarında iri gözlü, bakışlarını kocalarından başkalarına çevirmeyen hanımlar vardır. (SAFFAT/48)

İri gözlü hûriler,

Saklı inciler gibi,

Yaptıklarına karşılık olarak verilir. (VAKİ’A/22-24)

Biz kadınları yeniden inşa ettik (yarattık).

Onları bâkireler yaptık.

Hep yaşıt sevgililer, (VAKİ’A/35-37)

Hep yaşıt sevgililer, (VAKİ’A/37)

Etraflarında ölümsüz hizmetçiler dolaşır, onları görünce saçılmış inciler sanırsın. (İNSAN/19)

Cenabı Mevlamız, ebedi daimi sürurlu ve baki cennet nimetlerine ibadet ile kulluk ile taat ile müşteri olup nefsini cennet karşılığı ona satanlardan eylesin. O nimetlere ihlas ile takva ile talip olanlardan eylesin. Dünyevi, geçici lezzetlere bütün bütün aldanıp ebedi ve sonsuz lezzetleri kaybedenlerden eylemesin.Âmin/Tahkik.Org


Konular