Müslüman Ancak Dogrulari Destekler

Mehmet Şevket Eygi / MİLLİ GAZETE


CENAB Şehabeddin “Altından kendini koru, zehiri teneke kupa içinde sunmazlar” diyor. (Tiryaki Sözleri). Yakın tarihte ve zamanımızda Müslümanlara nice zehir altın kupalarda içirilmiştir.


Teneke kupaya değil, içindekine bak. İçindeki helâl, meşru, faydalı, şifalı ise kabul et.


Altın kupaya değil, içindekine bak. Zehirli, zararlı, haram, gayr-i meşru ise sakın aldanma, içme.


Zamanımızda küfür, altından, mest edici aldatıcı nağmelerden, câzib renklerden, gözü büyüleyen şekil ve çizgilerden yararlanarak Müslümanları yoldan çıkartmaya çalışıyor.

Müslümanlıkta âhirete boş verip, bütün gayret ve enerjisiyle dünyayı imar etmek, onu kendisi için yalancı bir cennet haline getirmek yoktur.Böyle bir şey kâfirlerin ve münâfıkların işidir.


Nifak küfürden eşeddir, yani daha şiddetlidir.


Parayı put haline getirenler müşriktir.


Parayı, bütün değerlerin üzerinde baş değer haline getirenlere Müslüman denilebilir mi?


Kendi ülkesini, devletini, halkını soyanlar hayduttur.


Onlar kibarmış... Olabilir... Fâhişelerin de kibarı vardır. Bunlar da kibar hayduttur. Ayak takımı haydut da, kibar haydut da neticede hayduttur.


Altını gümüşü, doları euroyu Allah’tan, Resûlü’nden, Kur’ân’dan, Sünnetten, dinden imandan, mukaddesattan daha fazla sevenler aziz kişiler değil sefil ve sürüngen mahluklardır.


Müslüman, hem kendisi doğru olacak, hem de doğruları destekleyecek ve tutacaktır. Kendisi doğru ama eğrileri, yamukları, haydutları, münâfıkları destekliyor. Böyle doğru Müslüman olur mu.


Bakınız Kur’ân-ı Azimüşşan’ın Tevbe sûresinin 119’uncu âyetinde meâlen şöyle buyuruluyor: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun.”


Elmalılı Hamdi Efendi bu âyetin tefsirinde şöyle yazıyor:


“Ey iman etmiş olanlar Allah’a ittika ediniz. Allah’ın râzı olmayacağı şeyleri yapmaktan sakınınız, râzı olacağı amellere sarılınız. Ve doğrularla beraber olunuz. İmanlarında, ahidlerinde, hak dine olan bağlılıklarında; gerek niyet, gerek söz veya fiil olarak, yâni her hususta doğru ve dürüst kişilerle beraber olunuz. Onlarla yakınlık kurunuz, onların tarafını tutunuz, hasılı onlardan uzaklaşıp ayrı kalmayınız. Açıkçası, münâfıklardan sakınıp Hz. Peygamber’in ve ashabının yanında olanların safında yer alınız. Onlar gibi, özü doğru, sözü doğru, işi doğru olunuz. Onlarla beraber olunuz ve onlara uyunuz.”


Fâsıklar, fâcirler, münâfıklar, cehren küstahça günah işleyenler, Beytülmal-i Müslimîni zimmetlerine geçirenler en büyük zulmü kendilerine yapıyorlar.


O zâlimleri destekleyenler zulmü, günahı, nifakı desteklemiş olurlar.


Zamanı gelince bu desteklerinin hesabını verirler, faturasını öderler.


Cenab-ı Hak yapılanları görüyor. Kirâmen Kâtibîn melekleri insanların hayra ve şerre ait her türlü amelini yazıyor. Kimse hesap ve kitaptan kurtulacağını sanmasın.


İyi bilsinler ki BU ÜLKEYE, BU HALKA, BU DEVLETE ait hiçbir şey ganimet değildir. Ganimet küffar-ı hâk-sar ile yapılan mücâhede ve mukatele sonunda usûlü dairesinde alınan şeydir.


Türkiye’nin devlet bütçesinde, belediyelerin bütçesinde saçı bitmedik yetimlerin, fakir fukaranın; bîkes, perişan ve ezilmiş yığınların hakları vardır.


Devlet ve belediye mallarını ve gelirlerini ganimet bilenler,


Emânetleri ehline ve lâyık olana vermeyenler,


Partizanlık yapanlar,


İhalelere fesat karıştıranlar,


“İşlerden” komisyon alanlar,


Hak sahiplerinin haklarını çiğneyerek akrabalarını, yakınlarını, dostlarını, hemşehrilerini kayıranlar,


Haram, kirli, kara servetler edinenler,


Dilleri ile “Biz islah edicileriz” derken, ülkeyi fesada verenler...


İşte bu adamlar katmerli münâfıktır.


Bunları ya ahmaklar destekler, yahut onlar gibi münafık olanlar.


İslâm’ın beş temel şartı vardır. Lakin İslâm’ın şartları sadece bunlardan ibaret değildir. İslâm’ın başka temel şartları da bulunmaktadır. Bunlardan biri DOĞRULUK=İSTİKAMET’tir. Namaz kılan bir Müslüman, günde 40-50 kere “ihdinas siratal müstaqim” (Ya Rabbi beni DOĞRU YOLA klavuzla) demektedir. Kur’ân-ı Kerim’in Hûd sûresinde “Festaqım kemâ umirt” (Sana nasıl emr olunduysa öyle dosdoğru ol) buyuruluyor. Bu âyet indirilince Resûlullah Efendimiz “Hûd sûresi beni kocalttı (ihtiyarlattı)” buyurmuşlardır.


O dosdoğru idi. Kendisinden korktuğu için değil, Ümmeti için tasalanmıştı.


İslâm’ın diğer temel şartlarından biri Emr bi’l-mâruf ve nehy ‘ani’l-münker farzıdır. Ümmet-i Muhammed, Müslüman toplum bu farzı külliyyen terk ederse batar, zelil olur.


Dindarlık sadece elini yüzünü yıkayıp namaz kılmaktan ibaret değildir. Yunus Emre “Yetmiş iki millet elin yüzün yumaz değil...” buyuruyor.


Müslüman, Kur’ân-ı Kerim’i kendisine düstur edinen kimsedir.


Peygamber’in mübarek sünnetine sımsıkı bağlanan kimsedir.


Müslüman, birtakım din büyüklerini erbab (rabler) edinmez, onları putlaştırmaz. Gerçek din hocaları ve yine gerçek şeyhler elbette hürmete lâyıktır, onlar sevilir ve sayılır ama asla rableştirilemez ve putlaştırılamazlar.


Filan zat masummuş, hiç yanılmaz ve günah işlemezmiş...Kur’ân ve Sünnet Müslümanlığı böyle bir inancı kabul etmez, bunu sapıklık olarak görür.


Kendilerine haklı tenkitler yönelten, uyaran din kardeşlerine düşman olup da kâfirleri veli ve dost ittihaz edenler çok tehlikeli bir uçurumun kenarında dolaştıklarını bilsinler.


İslâm dininin temel ve esas hükümleri (muhkemât) Allah ve Resûlü tarafından konulmuştur. Onlar kesinlikle değiştirilemez, tâtil edilemez.


İslâm dini kötü, haram, pis, necis, kirli parayı kötülemiştir. Kötü para ile iyi şeyler yapılamaz. Kadın satarak çok zengin olan bir kimse, bu paranın bir kısmı ile cami yaptırmak istese, din böyle bir şeyi kabul etmez, buna hayır ve hasenat demez.


Müslümanın vazifesi kendini dine uydurmaktır. Dini kendisine uydurmak isteyenler sapıktır.


Lükse, israfa, aşırı tüketime, gösterişe, gurur ve kibre yönelenler ve batanlar şeytanın kardeşleridir.


Müslüman... Titre ve dine dön...


Altından gümüşten... Dolardan Eurodan... Liradan Dinardan kendini koru.


Sakın şeytanlar seni bunlarla aldatıp imansızlık, fısk, fücur, isyan, tuğyan, günah, küfür, şirk, nifak tuzaklarına düşürmesin...


Konular