Gerçek Din Büyüğü Sahte Din Büyüğü

Gerçek Din Büyüğü Sahte Din Büyüğü

DİN büyüğü, iman ettiği dini, insanlara tebliğ etmiş olan Peygambere uyan kimsedir. Kur’ân, “Peygamberde sizin için güzel bir örnek ve model vardır” buyuruyor. Peygamberi örnek almayan, Peygamberi taklid etmeyen, O’nun getirdiği şeriata uymayan, O’nun ahlâkıyla ahlâklanmayan, O’nun sünnetine yapışmayan kimse kesinlikle din büyüğü olamaz.

Peygamber, bazen eline imkân geçtiği halde, bütün ömrü boyuncu buğday ekmeği ile eti doyasıya yememiştir. O gönüllü olarak fakirliği seçmiştir.

Peygamber, parayı hiç sevmemiştir. Para biriktirmemiştir, öldüğünde terekesi içinde para (altın gümüş) çıkmamıştır.

Parayı çok seven adamlar nasıl din büyüğü olabilirler?

Dini imanı para olan kişileri din büyüğü sananlar büyük ahmak ve eblehlerdir.

Peygamber gelmiş, geçmiş, gelecek bütün insanların en büyüğü, seyyidi idi ama bununla öğünmemiş, iftihar etmemiştir.Benlik delisi adamlar din büyüğü olabilir mi?

Peygamber yüzde yüz taklid edilemez. Bir Müslüman, Peygamberi ne kadar taklid edebiliyorsa o kadar Müslümandır.

Ahlâkı, huyları, yaşayışı, davranışları, karakteri Peygambere tamamen zıt olan kişi din büyüğü değil, sahtekâr ve alçağın tekidir.

Kişide ne kadar benlik varsa, o derece İslâm’dan uzaktır.

Ben ben ben... Allah, benliğinin belâsını versin!

Peygamber kuru hasır üzerinde yatıyordu da, hasırın izleri mübarek vücudunda iz bırakıyordu. Aşırı lüks, aşırı konfor, gösteriş, şatafat, debdebe, şaşaa, ihtişam, gösteriş içinde Nemrud ve Firavun gibi hayat sürenler kendilerini İslâm büyüğü olarak tanıtmasınlar. Onlar küçük insanlardır.

Peygamber bazen günlerce aç kalırdı.

Peygamber zerre kadar dünya nimetlerine, dünya servetlerine dönük değildi.

Dünyaperest, altınperest, dolarperest, europerest, paraperest, malperest kişilerin büyüklüğü ismden ve resmden ibarettir.

Kur’ân para istiflemeyi (kenz yapmayı) yasaklamış, haram kılmıştır. Âyette para istifleyicileri âhirette acıklı bir azapla “müjdelenmektedir.”

Peygamber, bulduğunu muhtaç Müslümanlara dağıtmıştır.

Sevgili torunu Hazret-i Hasan (Radıyallahu anh) çocukluğunda bir gün zekât hurmaları yığınından bir hurma alıp ağzına attığında, kendisini gören Peygamber o hurmayı torununun ağzından çıkartmıştır.

Müslüman halka din büyüğü nasıl olur, onun başlıca sıfatları, ahlâkı, karakteri nelerdir, bunları iyice öğretmek gerekir.

İslâm hem bir müjdedir, hem de bir uyarı.

Müjdelenen izzete, saâdete, kurtuluşa erebilmek için Peygambere uymak gerekir.

Müslümanları bu konuda hangi kurum, kimler uyaracaktır?

Gerçek din büyüklerine, Peygamberin izinden gidenlere, sahiden hizmet edenlere hürmet ediyor, ellerinden öpüyor, dualarını bekliyoruz.

Sahte din büyükleri ise bizden berî olsunlar...

...

Gerçek Din Büyüklerine Hürmet Din Baronlarını Tenkit

HİÇBİR din âlimine, tarikat şeyhine, cemaat başına saygıda kusur etmem. Onların birini isim vererek tenkit etmem. Tenkit edilecek hususlar varsa bunları isim vermeden, genel ve anonim şekilde yaparım.

Filanca din baronunu göklere çıkartacakmışım, onun hakkında medhiyeler (övgüler) düzecekmişim. Durup dinlenmeden o çok büyüktür diyecekmişim...Böyle sıkıntılarım ve manyaklıklarım yoktur.

Niçin?

Çünkü gerçek büyüklerin övgüye ihtiyaçları yoktur.

Bir adam düşünün, Müslümanlardan şu iki şeyi istiyor:

(1)Övgü ve aşırı bağlılık.

(2) Para para para...

Bu iki husus, onun İslâm büyüğü olmadığına delil olarak yeter de artar.

Bendeniz Kadirî dervişi değilim.Böyle bir şeref bana nasib olmadı. Lakin bir Müslüman olarak Abdülkadir Geylanî hazretlerini çok severim, ona çok hürmet ederim.

Rufaî dervişi de değilim, lakin Seyyid Ahmed er-Rufaî hazretlerine çok muhabbet ederim.

Bu devirde ne kadar gerçek din âlimi varsa, ne kadar gerçek tarikat şeyhi varsa, ne kadar gerçek ve ihlâslı mücahid varsa hepsini severim, hepsine hürmet ederim.

Lakin ehliyet ve liyakati olmadığı halde tefsir yazmaya yeltenmiş, telif ettiği kitaba, dine aykırı bir yığın şahsî fikir ve görüş doldurmuş. Böyle bir adamı sevmem, insafsız ve adaletsiz olmamak şartıyla tenkit ederim.

Din büyüğü, tarikat şeyhi, cemaat ulusu diye ortaya çıkmış ve ha babam para topluyor. Fitne ve fesat çıkmaması için isim vererek tenkit etmem ama böyle bir kişiyi de sevmem ve ona hürmet etmem. Adam para saymaktan tesbih çekmeye vakit bulamıyor, onu sevmek bir vebal olmaz mı?

Müridleri uçurdukça uçuruyorlar. Semanın yedinci katına çıkartmışlar ve oradan altıncı kata bile indirmiyorlar. Şeriata, tarikata, tasavvufa, din esaslarına aykırı bir sürü hurafe ve mübalağa... Peygamberimiz bir kere mi’raca çıkmış, bu adam gökten aşağı inmiyor. Benim bir Müslüman olarak onu tutmam mevzuubahis olabilir mi? Elbette olmaz.

Adam hoca kılığında bir şeytan. İşi gücü dinde reform, dinde yenilik, dinde değişim... Hazret-i İsa Allah’ın oğludur, Allah üçtür, Hazret-i Muhammed (hâşâ) yalancı peygamberdir, Kur’ân düzmecedir, İslâm bozuk bir dindir diyenleri cennete sokuyor, onların muharref dinini ibrahimî din olarak vasıflandırıyor. Ben bir Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanı olarak bu zatı tutup destekleyebilir miyim?

Velhasıl netice olarak şunu söylemek istiyorum:

Gerçek, icazetli, Şeriata bağlı, benliğini kontrol altına almış, ihlâslı bütün din âlimlerine, bütün tarikat büyüklerine, bütün mücahidlere alabildiğine sevgi, saygı, bağlılık. Bulaşık ve karışık adamlardan da uzak durmak.

Din Adına Toplanan Paralar

PARA toplanırken, “Muhterem Müslümanlar camiye yardım...Allah için veriniz, İslâm için veriniz... Bu toplanan paralarla hayır yapılacaktır...” gibi sözler ediliyor. Sonra, binlerce lojmana doğalgaz tesisatı kuruluyor, kombi sobaları alınıyor. Bir lojmanın tesisat ve soba masrafı binlerce liradır. İmdi, cemaatten, Müslümanlardan cami için, İslâm için, hayır hasenat için diyerek para toplayıp da bu paralarla doğalgaz tesisatı yapmak, kombi soba almak doğru mudur?

Elli yılı aşan bir müddetten beri camilere giderim. Bu yarım asırlık zaman zarfında sadece bir kere, Sultanahmet’teki İshak Paşa Camii’nde imam Recep efendinin cemaate, “Muhterem cemaat, caminin helâlarını ve şadırvanlarını temizleyen ihtiyar, fakir ve kimsesiz teyzenin yıllık ev kirası ödenecek, kışlık kömürü ve odunu alınacaktır, yardımınızı bekleriz” şeklinde bir konuşmasına şâhid olmuşumdur.

Camiler, islâmî hayatın odak noktaları değil midir? Her semtin camii, o bölgenin bir islâmî, dârü’ş-şûrası değil midir? Semtte, mahallede kaç çok fakir aile var? Kaç kimsesiz ve gelirsiz ihtiyar var? Kaç, doktor ve tedavi masrafı bulamayan hasta var? Başına felâket ve darlık gelmiş kaç kimse var? Camiler bu gibi kimselerin araştırılıp zekât, fitre, sadaka toplanarak bu muhtaç olan kişilere yardım edilme merkezleri değil midir?

Maalesef zamanımızda camiler birçok fonksiyonunu yitirmiştir. Ezan okununca mâbetlere ancak gariban, yaşlı, marjinal birkaç kişi geliyor. Tuzu kuru, geliri bol, kostümleri şık, ayakkabıları lüks, diplomaları yüksek, makam mevki sahibi yüksek tabaka İslâmcılarını camilerde görmek mümkün değildir. Onların bin tarakta bezleri vardır, camiye, cemaate katılacak vakitleri yoktur.

Maddî menfaat, para, ün ve alkış, şan şeref oldu mu dağları devirecek güce ve himmete sahip İslâmcılar camileri dışlamış ve boşlamıştır.

İslâm tarihi boyunca camilerin iki büyük desteği, payandası vardı: Biri medâris-i islâmiye (medreseler), diğeri tasavvuf tekkeleri. Bunlar kapatıldı ve camiler desteksiz ve kaynaksız kaldı.

Zamanımızda en kolay, en sakıncasız, en zahmetsiz islâmî eylem, Ezan-ı Muhammedî okununca camiye gidip cemaatle namaz kılmaktır. Bundan daha kolay bir aksiyon yoktur. Aciz, şuursuz, gayretsiz, hamiyetsiz Müslümanlar bunu bile yapamıyorlar. Ezan okununca camiye gidecek kadar iradesi, azmi, şuuru, idraki, basireti, firâseti olmayan Müslümanlarla ne köy olur, ne kasaba.

“Benim şeyhim veya önderim uçuyor...” Uçuyorsa bana ne! Kargalar da uçuyor, uçurtmalar da uçuyor, balonlar da uçuyor...

“Benim şeyhim en büyük, öteki şeyhler en küçük...” Aklı başında bir Müslüman böyle konuşur mu?

“Benim cemaatim en hak, öteki cemaatler berbat...” Eşekçe bir lâftır bu!

Filan imam kötüymüş, arkasında namaz kılınmazmış.O kötüyse git başka imamın arkasında namaz kıl.

Yarın dinsizler camilerin bir kısmını kapatırlarsa kabahatin büyüğü camiye gitmeyen, cemaate katılmayan Müslümanlarda olacaktır.

Beş altı yıl önce bir kış günü Kadırga’daki Aynülhayat Camii’ne yatsı namazına gitmiştim. İçeri girdim ki, hiç cemaat yok, imam camekânlı odasında tek başına farzı kılıyor. O civardaki Müslümanlar utanmıyorlar mı, Allah’tan korkmuyorlar mı?

“Biz islâmî nizamı kuracağız, biz Asr-ı Saadet’i geri getireceğiz...” gibi büyük lâflar edenlere gülesim geliyor. Siz bu kafayla İslâm nizamı değil, İslâm büfesi bile kuramazsınız.

Mehmet Şevket Eygi


5 yorum

güzel düşünceler

sevki beye tamamen katılırken bi noktada ufak bi yorum yapmak istiyom...zenginlik allah yolunda olunca,allah yolunda dagıtmak için olunca kesinlikle cok güzel bişeydir..siz de biliyosunuz ki dünyaya gelmiş gecmiş ve gelecek olanlar arasında hiç kimse hz.süleyman peygamber kadar zengin olmamıştır..ama onun zenginligi belirttigm gbi allah yolunda harcamak içindi...yüce rabbimiz kuranı kerimde: tüm nimetlerm yalnız yarattıklarım içindir,ve o nimetlerden de layıkıyla yararlanın buyuruyor..ama şükrederek allaha hamd ederek...ve onun yolunda bi yasamı devam ettirmek için yararlanın diyor.......
bi yalnısım olduysa düzeltmek de size kalmış..allah hepimize güzel ve hayrlı bi ömür nasip etsin...islam ve iman ısıgı altında....sevgi ve saygılarımla diyorum....

30.04.2007 - kemall

İslamda Servet Düşmanlığı Yoktur.

Sevgili Kemal Bey,

Düşünceleriniz makul ve doğru.Şayan-ı tebriksiniz.

İlave olarak şu hususlarıda ekleyebiliriz:

-Efendimiz ASLM;

-Salih kimsede helal kazanç ne kadar güzeldir, buyurmuştur.

-Güçlü mü'min, güçsüz mü'minden hayırlıdır, buyurmuştur.

-Allah'ım! azdıran zenginlikten isyan ettiren fakirlikten sana sığınırım, buyurmuştur.

Burada belirleyici olan, kişinin imkanları algılama biçimidir.Ben herzaman söylerim.Bir tas su bir sineğe denizdir.Bir adam modelli bir araba alır, başı döner,kendisini noldum delisi zanneder.
Eline Bir kaç kuruş geçince,
Bir kaç kuruşun elinde oyuncak olur.

Bir adam tirilyonlarla oynar.Sesi çıkmaz.Para onun elinde döner.

Demekki serveti kullanma bakımından insanlar ikiye ayrılıyor:

-Parayı paralayanlar,
-Paranın paraladıkları,

-Paranın elinde köle olanlar
-Parayı hayırlı hizmetlere köle yapanlar,

-Keseyi, keseleyenler,
-Kesenin keseledikleri,

-Keseyi elinde taşıyanlar,
-Keseyi kalbinde taşıyanlar,

-Paraya emredenler,
-Paradan emir alanlar,

-Serveti arttıkça olgun başak gibi daha da mütevazi olanlar
-Serveti arttıkça Firavun gibi kibirlenenler ve gururlananlar.

ÇOK ŞEY EKLEMEK MÜMKÜN AMA SON OLARAK:

KİŞİLİĞİNİ ASRIN MARKASI YAPAN BİR MÜSLÜMAN, FAKİRLİĞİNDEDE ZENGİNLİĞİNDEDE GÖKTEKİ YILDIZLAR GİBİ PARLAR.

KİŞİLİĞİNİ PARASINDAN ALAN BİR İNSAN KANDİLDE YAĞ OLDUĞU SÜRECE PARLAR,PARA BİTİNCE KOCAMAN BİR SIFIRA DÖNÜŞÜR.

ÇÜNKÜ SERVETİ HERŞEYİYDİ,
SERVETİ BİTİNCE HİÇBİRŞEY HALİNE GELDİ.

C.HAK CÜMLEMİZE BOL HELAL KAZANÇ NASİP EYLESİN.AMİN.

----------------------------------------------------
"ZALİME YARDIM ETMEYİN,YOKSA ATEŞ SİZEDE DOKUNUR."KK.

"MUİNİ ZALİMİN DÜNYADA ERBABI DENAETTİR,
KÖPEKTİR ZEVK ALAN SEYYADI Bİ-İNSAFA HİZMETTEN."

01.05.2007 - yalnız savaşcı

Arif ve Mehmet Şevket Eygi Bey'lerden razı olsun !

"Ahlâkı, huyları, yaşayışı, davranışları, karakteri Peygambere tamamen zıt olan kişi din büyüğü değil, sahtekâr ve alçağın tekidir.
Kişide ne kadar benlik varsa, o derece İslâm’dan uzaktır.
Ben ben ben... Allah, benliğinin belâsını versin!"

Bu cümle ile konunun amaç ve temasını kısaca özetlemiş oluyorsunuz.Allah sizlerden razı olsun. bu cümle tamamını anlatıyor ve mesajını vermiş oluyor zaten..............
Anlatılanların aksini düşünemiyorum , tamamına katılıyorum,ve buna muhalefet edenlerinde olacağını zannetmiyorum....

Bu güzel yazı ve anlatımınız için sizlerden Allah razı olsun.

Allaha emenet olun.

saygı ve sevgilerimle........

30.04.2007 - sela

Allah bu yazıyı yazanı

Allah bu yazıyı yazanı buraya koruyanı ve okuyanları korusun ve bağışlasın.. Ancak bu kadar açıklanabilirdi...

30.04.2007 - Mesud

ALLAH'a giden yolu niye karalarlarki bilmeden?

Hay ALLAH RAZI OLSUN Sayın Mehmet Şevket Eygi beyden . Ehli Sünnet ve veya ehli Tarikat olan ALLAH dostlarını karalayan cahillere en güzel cevabı vermiş tekrar ALLAH RAZI OLSUN . Yok niye körükörüne bağlılık mış yok? yok niye mecburmuşuz bir Mürşid'e gitmeye? Gitme kardeşim ! kendin becerebiliyorsan otur kendi kendini terbiye et o zaman . Biz niye okula gidiyoruzki zaten kendi kendimize kitaplardan okuyup öğreniriz fen'i kimyayı . Üniversiteyide kitaplardan okuyup bir diploma da yazarız fiyakalı . Demekki her şeyde kitaptan ziyade bir öğreticiye ihtiyaç var ise . İslamı da öğrenmenin yanında hayatımıza en iyi şekilde (EHLİ SÜNNET olarak) uygulayabilmek açısından öğretmenlere ihtiyacımız var . He ille de birilerinden yardımmı almalıyız kendi başımıza namaz kılamaz mıyız da diyebilirsiniz . Amenna olabilir . Fakat namazı nasıl ALLAH bizi görüyor gibi birebir bu ahlak ta kılabiliriz , nasıl her işimizde ALLAH'ın RIZASINI ararız gibi bir terbiyeye nail olmak isterseniz . Evet İlle de şart , heleki şu ahir zamanda . Şart derken bu(KURAN VE SÜNNET) ahlakı kendi başınıza edinebilirseniz ne mutlu . Son olarak benim en üzüldüğüm nokta gerçekten ALLAH dostu olan insanlara yanlış yakıştırmalarda bulunulmasıdır . Bu önemli mevzuyu da sayın Mehmet Şevket Eygi bey güzel bir üslupla cevaplamış . Yazıyı gönderen
arif bey'e de teşekkürü bir borç bilirim

"Her canlı bir gün ölümü tadacaktır!"

29.04.2007 - hanova

Konular