2.Kulun Allah'a Olan Muhabbeti Hakkında Şer'î deliller

Tüm müslümanlar gerek Allah'a, gerekse Hz. Peygamber'e muhabbetin her müslüman için farz olduğunda ittifak etmiştir. Acaba olmayan birşey nasıl farz kılınır? Acaba sevginin tabiî meyvesi olan ibadetle nasıl tefsir edilir? Elbette meyvesinden önce sevginin olması lâzımdır. Ondan sonra insan sevdiğine itaat eder.

Ayetler
Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler!(Maide/53)

İman edenler ise en çok Allah'ı severler.(Bakara/165)
Bu ayetler, muhabbetin ve muhabbette insanların değişikliğini isbata delildir.

Hadîsler
Hz. Peygamber, Allah'a olan sevgiyi, birçok hadîsinde imanın şartından kılmıştır.
Ebu Rezîk Akilî şöyle sordu1:'Ey Allah'ın Rasûlü! İman nedir?' Hz. Peygamber şöyle cevap verdi:
Allah ve Rasûlü'nün senin nezdinde her şeyden daha sevimli olmalarıdır,2

Sizden bir kimsenin nezdinde Allah ve onun Rasûlü her şeyden daha sevimli olmadıkça kişi iman etmiş sayılmaz.3

Ben bir kişinin nezdinde aile efradından, malından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadıkça o kişi iman etmiş sayılmaz.4

Bu hadîsin başka bir rivayetinde 'onun nefsinden de' ziyadesi vardır. Durum nasıl böyle olmasın?

De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, karılarınız, soylarınız, kazandığınız mallar, geçersiz olmasından korktuğunuuz ticaret, hoşunuza giden meskenler size Allah'tan, elçisinden ve O'nun yolunda cihaddan daha sevgili ise, o halde Allah'ın emri (azabı) gelinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.(Tevbe/24)

Allah Teâlâ bunu tehdit ve kişinin bu hareketinin inkâr sadedinde olduğunu göstermek için sevketmiştir. Hz. Peygamber de muhabbeti emrederek şöyle buyurmuştur:
Size gıda olarak verdiği nimetlerden dolayı Allah'ı seviniz. Beni de Allah'ın sevmesinden dolayı seviniz!5

Bir kişi şöyle dedi:
- Ey Allah'ın Rasûlü! Ben seni seviyorum!
- O halde fakirlik için hazırlan!
- Muhakkak ki ben Allah'ı da seviyorum.
- O halde bela için de hazırlan!6

Hz. Ömer'den şöyle rivayet ediliyor: Ashabdan Mus'ab b. Umeyr, sırtında kemer gibi yaptığı bir koç derisi olduğu halde Hz. Peygamber'e geldiğinde Hz. Peygamber ona bakıp şöyle dedi:
Şu Allah tarafından kalbi nûrlandırılmış kişiye bakınız! Ben onu anne ve babasının yanında kendisini en tatlı yemek ve içkilerle besledikleri halde gördüm. Allah ve Peygamber sevgisi onu gördüğünüz hale davet etti. (O da icabet etti!)

Meşhur bir haberde şöyle vârid olmuştur: İbrahim (a.s) ruhunu kabzetmek üzere gelen ölüm meleğine 'Sen hiç dostunu öldüren bir dost gördün mü?' diye sorunca, Allah Teâlâ ona vahiy göndererek 'Sen hiç sevdiğinin huzuruna varmaktan çekinen bir dost gördün mü?' dedi. Bunun üzerine İbrahim (a.s) 'Ey ölüm meleği! Hemen ruhumu kabzet'! dedi.

Bu durumu ancak bütün kalbiyle Allah'ı seven bir kul bulabilir. Bu kul ölümün sevdiği ile birleşmeye sebep olduğunu bilince hemen ölüme doğru atılıverir. Çünkü Allah'tan başka bir sevdiği yoktur ki ona iltifat etsin.

Hz. Peygamber bir duasında şöyle demiştir:
Yârab! Kendi muhabbetini ve seni sevenin sevgisini ve beni sevgine yaklaştıran şeyin sevgisini bana ihsan eyle! Sevgini soğuk sudan bana daha sevimli kıl!7

Bir bedevî Hz. Peygamber'e gelerek 'Ey Allah'ın Rasûlü! Kıyamet ne zaman kopacaktır?' diye sordu. Hz. Peygamber 'Kıyamet için ne hazırladın?' dedi. Bedevî 'Kıyamet için ne fazla namaz ve ne de oruç hazırladım. Ancak ben Allah'ı ve onun Rasûlü'nü seviyorum' dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) şöyle dedi: 'Kişi sevdiğiyle beraberdir'.8

Enes der ki: 'İslâm'dan sonra bu olay ile sevindikleri kadar müslümanlarm hiçbir şeyle sevindiklerini görmedim!'

Ashab'ın ve Âlimlerin Sözleri
Hz. Ebubekir (r.a) şöyle demiştir: 'Kim Allah'ın gerçek muhabbetini tadarsa, bu onu dünya talebinden uzaklaştırır ve bütün halktan ürkütür!'

Hasan şöyle demiştir: 'Rabbini tanıyan onu sever! Dünyayı tanıyan ona zâhid olur! Mü'min bir kimse oynayıp gaflete dalmaz! Düşündüğü zaman üzülür!'

Ebu Süleyman ed-Dârânî şöyle demiştir: 'Allah'ın kulları içinde öyle bir grup vardır ki cennet ve cennetin içindeki nimetler bile, onları Allah'tan uzaklaştırmaz. Onlar dünya ile nasıl Allah'tan uzaklaşacaklardır?'

Rivayet ediliyor ki Hz. İsa (a.s) bedenleri zayıf düşmüş, beti benzi uçmuş üç kişinin yanından geçerek kendilerine şöyle sordu: 'Sizi bu hale getiren nedir?' Onlar 'Ateş korkusu!' dediler. Hz. İsa 'Korkan bir kimseyi emniyete kavuşturmak Allah Teâlâ'nın üze-rine haktır' dedi. Sonra onları geçti. Başka bir üç kişiye rastladı. Baktı ki onlar daha zayıf, benizleri daha uçuk. 'Sizi bu hale getiren nedir?' diye sordu. Onlar 'Cennete olan şevkimiz!' dediler. İsa (a.s) 'Size umduğunuzu vermek Allah'ın üzerinde bir hak oldu' dedi. Sonra onları geçip üçüncü bir gruba rastladı. Baktı ki onlar daha zayıf ve benizleri daha uçuk... Sanki onların yüzünde bir nûr vardır. 'Sizi bu gördüğüm dereceye ulaştıran nedir?' dedi. Onlar 'Biz Allah'ı (c.c) seviyoruz! (Bizi bu hale getiren Allah sevgisidir)' dediler. İsa (a.s) 'Mukarrebler sizlersiniz! Sizsiniz mukarrebler! Sizsiniz mukarrebler!' dedi.

Abdülvahid b. Zeyd 'Kar içerisinde dikilen bir kişinin yanından geçerken 'Sen üşümez misin?' dedi. Adam 'Kimin içinde Allah muhabbeti varsa o üşümeyi hissetmez!' diye cevap verdi.

Sırrı es-Sekatî'den şöyle rivayet edildi: 'Kıyamet günü ümmetler peygamberlerinin adıyla 'Ey Musa ümmeti!' Ey İsa ümmeti! Ey Muhammed ümmeti! diye çağrılırlar. Allah'ın muhibleri ise bu şekilde çağrılmazlar. Onlar 'Ey Allah'ın velî kulları! Allah'a geliniz!' diye çağrılırlar. Bu sesleri işittikleri zaman kalpleri neredeyse çatır çatır çatlar".

Harem b. Hayyan dedi ki: 'Mü'min rabbini tanıdığı zaman sever! Sevdiği zaman yönelir. Yönelmenin tadını aldığı zaman dünyaya şehvet gözüyle, ahirete de fetret gözüyle bakmaz!'
Mü'minin bu dünyada hasret çekmesi, ahirette istirahat etmesi demektir.

Yahya b. Muaz şöyle dedi: 'Allah'ın affı bütün günahları kapsar! O'nun rızası acaba nasıl olur? O'nun rızası bütün emel ve is-tekleri kapsar! O'nun sevgisi acaba nasıl olur? O'nun sevgisi akılları deşete sevkeden Acaba O'nun muhabbeti nasıldır? O'nun muhabbeti O'ndan başkasını unutturur. Acaba O'nun lûtfu nasıldır?'

Bazı (semavî) kitablarda şöyle vârid olmuştur: 'Ey kulum! Senin hakkın için ben sana muhibim. Senin boynundaki hakkımın hatırı için sen de bana muhib ol!'
Yahya b. Muaz şöyle demiştir: 'Hardal tanesi kadar muhabbet, bana muhabbetsiz yetmiş senelik ibadetten daha sevimli gelir!'

Yine Yahya b. Muaz şöyle demiştir: 'İlâhî! ben senin avlunda duruyorum. Çocukluktan beri senin senânla meşgulüm. Beni yanına aldın. Marifetinle bana gömlek giydirdin. Lütfunla bana imkân verdin. Beni haller içerisinde evirip çevirdin. Örtmek, tevbe, zühd, şevk, rıza ve muhabbet içerisinde beni haşr u neşr ettin. Havuzlarından bana içirdin. Bahçelerinden bana yemek imkânını verdin. Emrine yapıştığım, kavline aşık olduğum halde bunları bana yaptın. Büyüdüğüm zaman senin katından nasıl uzaklaşırım? Oysa ben daha küçükken bunu senden aldım. Hayatta oldukça senin manevî etrafında yalvarıp sana fısıldayacağım. Çünkü ben muhibbim. Her muhib, habibine aşkla bağlıdır. Habibinin dışında herşeyden uzaklaştırılmıştır'.

Allah'a muhabbet hakkında sayılmayacak kadar haber ve eser-ler vârid olmuştur. Bu apaçık bir durumdur. Karışıklık onun mânâsını tahkik etmek hususundadır. Bu bakımdan biz manâ ile meşgul olacağız!

1) Adı Lekit b. Âmir b. Müntefik el-Âmirî'dir.
2) İmam Ahmed
3) Müslim, Buhârî
4) Müslim, Buhârî
5) Tirmizî
6) Tirmizî
7) Ebu Nuaym, (Ebu Derdâ'dan)
8) Müslim, Buhârî