4-İcare

İcarenin iki rüknü vardır:
a)Ücret
b)Menfaat

İcare yapan âkid ve İcare akdinde kullanılan lâfza gelince... Alışveriş bahsinde zikrettiklerimiz burada da muteberdir. Ücret, alışverişte verilen sermaye gibidir. Bu bakımdan İcare hususunda ücretin malûm ve eğer peşin ise, alışveriş bahsinde satılan malda şart koştuğumuz vasıflarla vasıflı bulunması gerekir. Eğer ücret, borç ise, yine ilerde verilecek o ücretin sıfatı ve miktarı belli ol-malıdır. İcare akdinde halkın âdeti olarak cereyan etmek karşılığında İcare ile vermek gibi.... Böyle bir icarenin akdi bâtıldır. Zira tamirin miktarı meçhuldür. Eğer evin ücreti karşılığında para miktarını tâyin eder, kiracıya 'Bu parayı tamirine sarfetme-sini şart koşarsa, yine caiz değildir. Zira kiracının o parayı tamire sarfetmekteki çalışmasının ne kadar olacağı meçhuldür.

Sakınılması gereken âdetlerden biri de kesilmiş hayvanın derisini, yüzene çalışması karşılığı olarak vermektir. Murdar olmuş hayvanın leşini üzerindeki derisi hamalın olmak şartıyle hamala taşıtmak, değirmenciye öğüttüğü karşılığında Nehhale denilen kaba kısmını veya unun bir kısmını vermek... Bütün bunlar bâtıl akidlerdir. Yine oluşu ve ayırımı ücretlinin çalışmasına bağlı olan herhangi bir nesneyi onun çalışma ücreti yapmak caiz değildir. O mahzurlu âdetlerden birisi de, evlerin, dükkânların kiralan-masında sadece ücreti takdir etmektir. Meselâ, eğer dese ki: 'Her ay için bir dinar vereceksin' ve fakat ne kadar ay kalacağını takdir etmezse, kira müddeti meçhul olduğundan kira akdi olamaz.
İkinci rükün, icareden kastolunan menfaattir. O menfaat sa-dece çalışmaktır. Eğer bu çalışma mübah, malûm ve çalışan adamın zahmet çekmesini gerektiren ve bazen de insanların bir başkasına böyle bir çalışmayı ayrıca yapabilecek kabilden ise, o zaman böyle bir çalışma için adam tutmak caizdir, îcare bahsinin bütün fer'î meseleleri hemen hemen bu rabıta (bağlantı) altına girmiş oluyor. O halde biz onları açıklamak suretiyle sözü uzatmayacağız. Zira biz fıkhî konuları içine alan bölümlerde bu hususta uzun uzadıya izahat vermiş bulunuyoruz. Burada ise ancak bütün müslümanlarm mübtelâ olduğu mahzurlu noktalara işaret ediyo-ruz. Bu bakımdan ücret karşılığında yapılması istenen çalışmada beş şeye riayet etmek gerekir.

1. O çalışma kıymetli olmalıdır. Yani onda yorulma ve yorgunluk olmalıdır. Bu bakımdan eğer vitrine koymak için bir yiyecek
maddesini kiralarsa veya üzerindeki elbiselerini kurutmak için
ağaç kiralarsa veya dükkânını süslemek için birtakım paraları kiralarsa, bütün bunlar caiz değildir. Zira bunlar karşılığında ücret
vermek, tıpkı bir susam danesi veya bir buğday danesi karşılığında
para vermek gibidir. Zira bu, başkasının aynasına bakmak, onun kuyusundan su içmek, duvarının gölgesinde oturmak, ateşinden
birazcık ateş götürmek gibidir. Bu sırra binaen eğer bir satıcıyı ücretle tutup ticarî malının satılması için, teşvik edici bir şeyler
konuşması karşılığında ücret verirse caiz değildir. Tellâlların
aldıkları ise, eğer haşmetlerini ve halk arasındaki mânevî nüfuzlarını ve sözlerinin bir mal hakkında geçerli kabul edilmesi
karşılığı olarak alırlarsa, aldıkları haramdır. Zira onlardan tek
kelime çıkar. Ne yorulur ve ne de herhangi bir yatırımı vardır.
Onlara aldıkları ücretler, ancak yoruldukları zaman veya muamele emrini organize ederken konuşmak suretiyle bitkin
düştükleri zaman helâl olabilir. Sonra böyle yaptıkları takdirde de
onlara ancak yorulmaları nisbetinde ücret almaları helâl olur.
Fakat satıcıların âdet edinip aldıklarına gelince, o zulümdür.
Haklı olarak alınmış bir mal değildir.

2.Aranan fayda, kiralanan şeyin kendisi olmamalıdır. Bu
bakımdan bağları üzümünden istifade etmek ve bostanları da meyvesinden istifade etmek için kiralamak caiz değildir.
Çocuklara süt veren anneyi -onun sütü, kendisinin tebaiyyetiyle kiralandığından- kiralamak caizdir. Zira sadece sütünü kiralamak
mümkün değildir. İşte böylece yazıcının boyası ve terzinin ipliği
hususunda müsamaha gösterilir. Zira boya ve iplik tek başına kastolunmazlar.

3. Ücretin karşılığı olan çalışma görünüşte ve şer'an yapılması
kudreti dahilinde olan bir çalışma olmalıdır. Bu bakımdan zayıf
bir insanı gücü yetmediği bir çalışma karşılığında kiralamak
doğru değildir. Dilsiz bir insanı öğretmek ve benzeri vazifeler için
kiralamak doğru olmadığı gibi... Yapılması haram olan birşeyin teslim edilmesini ise şeriat menediyor. Meselâ, sapasağlam bir dişin çektirilmesi için icar vermek veya kesilmesini İslâm'ın ya-sak ettiği bir organının kesilmesi için icar vermek veya hayızlı bir kadını mescidi süpürmek üzere kiralamak veya sihir yahut da fâhiş birşeyi öğretmek için herhangi bir öğretmeni kiralamak veya kocasının izni olmaksızın başkasının hanımını çocuğuna süt vermek mukabilinde kiralamak veya canlıların suretlerini yap-mak için ressam kiralamak veya altın ve gümüş kapların yapılması için kap yapıcı bir ustayı kiralamak. Bütün bunlar bâtıl akidlerdir.

4. Çalışmanın ücret alan kimseye vacib olmamasıdır veya öyle bir çalışma olmalıdır ki, ücret alanın yerinde başkası o çalışmada vekâlet edebilmelidir. Bu bakımdan hiçbir müslümanın cihada gitmek için ücret alması caiz değildir. Böylece vekâlet kabul etmeyen diğer ibadetlerin karşılığında da ücret alınması caiz değildir. Zira böyle ibadetlere karşılık ücret alındı mı, bunlar ücreti verenin yerine olmuş sayılmazlar. Çünkü ücreti alana da bunlar farzdır. Hac için, ölüyü yıkamak, mezar kazmak, ölüleri defnetmek ve cenazeleri öldüğü yerden kaldırıp mezarlığa götürmek için ücretin alınması caizdir. Teravih namazı için imam olmak, ezan okumak, ders ve Kur'an okutmak için alınan ücret hakkında ise, ulemanın ihtilâfı vardır. (Farz namazların imamlığı için alınan ücretler kesinlikle haramdır. Ancak imam vaktini mescide hasrettiği, onun namaz kıldırmaktan başka hizmetlerini yaptığı ve eşyalarını ko-rumakla mükellef bulunduğu için ücret alırsa, o vakit fetva vardır), belirli bir meseleyi öğretmek veya belirli bir şahsa Kur'an'ın belirli bir sûresini öğretmek için alınan ücerete gelince, : bu ücret helâldir.

5. Çalışma ve fayda belli olmalıdır. Bu bakımdan terzi, çalışmasını, dikeceği elbiseleri söylemesi suretiyle bilir. Öğretmen de çalışmasını okutacağı sûrelerin tayin ve miktarını belirtmek suretiyle bilir. Hayvanı yüklemek ise, yüklenen yükün ve mesafe-nin miktarından bilinir. Halk âdetinde söylenmediği takdirde münakaşaya vesile olan herşeyi İcare akdi yapılırken söylemelidir. Eğer ihmal edilirse caiz değildir. Bunun tafsilâtlı açıklaması uzun uzadıya sürebilir. Biz bu kadarını, ahkâmın açık kısımları bilinsin ve müslüman, bu söylediklerimiz vasıtasıyla müşkilât yerlerim sezip sorsun diye zikrettik. Bu hususlardaki meseleleri bütün detaylarıyla sayıp ortaya koymak ise, ancak bir müftünün vazifesidir, halkın değildir.