Hakiki Saadet ve Mutluluğun Kaynağı...

İnsanlara En büyük saadet ve mutluluk nedir diye sorulsa çoğunluğunun vereceği cevap birbirine yakın olacaktır.Çoğunluk saadet ve mutluluğu dünyevi noktadaki mala ,mülk,eş,çocuk,ve sevdiklerine endeksleyecek,mutluluk ve saadeti yeme,içme,gezme ve eğlenmede görecektir.


Çoğu kimse safi lezzet ve sevincin Allaha, ahrete, peygamberine ve kadere iman etmekte olduğunu bilmese ve lezzeti sadece dünyaya ait şeylerde bilip öyle yaşasa da: evet insanoğlunun iki kere iki dört eder derecesinden kati olarak bilmeleri gerekir ki,hakiki saadet ve mutluluk Allaha imandadır. Ahirete inanıp ahretin varlığıyla lezzet almakta, çileli olsa da hayatın bir gün biteceğini düşünüp teselli bulmakta, giden kaybolan gençliğin geri geleceğini düşünüp lezzet almakta, lezzet ve zevk dairelerini sadece dünya hayatıyla sınırlandırmayıp ebed tarafından bile lezzet almaktadır.. İman gereği mümin ibadetten lezzet aldığı gibi zikirden tesbih ve tazimden dahi lezzet almaktadır.Kainata ibretle bakmaktan,her canlı üzerinde rabbinin tecellilerini görmekten,aciz ve zaifliğini görüp rabbinden istemekten,ölümün ve ayrılığın geçici olduğunu bilip yersiz endişe ve kedere düşmekten bile lezzet alır.Saadet ve mutluluk duyar.Dua ile tazarru ile kendini Allaha hatırlatmaktan.Nimetlerdeki rabbinin ikramını görerek,başına gelebilecek olan musibetlerde bile rabbinin kendini unutmadığını görmek bile ona lezzet verir.


Çoğu kimse mutluluk ve saadetin en parlağının Allaha iman etmek olan (imanıbillah) ile kazanıldığını bilmese de..Evet insaniyetin en ali mertebeleri ve beşeriyetin en büyük makamları Allaha iman ile kazanılmıştır.Bu manevi makamlara ulaşanlar öteki dünyevi makam sahiplerinin aksine yıllar ve asırlar geçse de insanlar tarafından hep hatırlanıp Her asırda milyonlarca insan tarafından hatırlanıp, sevilip, hürmet görmüşlerdir.Şimdi bundan daha güzel saadet mi olur?


Çoğu kimse saadet ve mutluluğun en parlağının Allah ı tanıyıp ona kul olmakta olduğunu bilmese de..Evet Allah ı tanıyıp ona iman edenden daha büyük bir saadet yoktur.Kendisini unutmayan kullarını rabbi unutmaz ve unutturmaz.onları her asırda insanlara rahmetle,dua ile hikmet ile hatırlatıp yad ettirir.Her asırda hatırlanmaktan daha büyük saadet olur mu?


Çoğu kimse saadet ve mutluluğun en güzelinin cenabı hakkı tanıyıp ve sevmekte olduğunu bilmese de.. Evet, cenabı hakkı tanıyıp sevenler her şeyi onun izni ve rızası dâhilinde ve layık olduğu derecede sevecekleri için kıymeti olanı kıymetsiz kıymetsiz olanı da kıymetli görmeyecektir. Her şeye kıymeti nisbetinde değer verecekler ve ne kazandıkları için üzülecekler nede kaybedecekleri için üzülecekler. Her şeyde baki olan zatın mührünü görüp gölgeleri hükmünde olan dünya için elem duymayarak saadeti elde edecektir


Çoğu kimse saadet ve mutluluğun en tatlısının yaratılışın gayesini bilip o yaratılışa uygun bir hayat yaşamakta, fıtratının yüce neticelerini bilip o fıtrata münasip bir hayat yaşamakta olduğunu bilmese de.. Evet yaratılışın gayesine ve kendisine verilen fıtri duyguların ölçüsüne uygun yaşayandan daha mutlu ve saadetli, kendisine verilen cihazatı rabbinin izni dairesinde kullanandan daha sükunetli yaşan kimse olmayacaktır.


Çoğu kimse saadet ve mutluluğun en şirinin Allahın esmai ilahiyesindeki ayinelerde tezahür ettiğini, esmai ilahiyenin tecellilerini üzerinde gösterdiği nisbette tezahür ettiğini bilmese de; Evet esmaiilahiyenin isimlerini azami derecede üzerinde tezahür ettirenlerin hayatları hep güzel ve saadetli geçmiştir.Hastalık belası gelse şafi isminden medet istemişler.Yokluk belası gelse yardıma rablerinin keremini çağırmışlardır.


Çoğu kimse saadet ve mutluluğun en kalıcı olanının Allah ı (marifetullah) ile tanımak neticesi ona (muhabetullah) ile muhabbet ederek ruhuna halis sürurları ,kalbine safi sevinçleri daimi kazandırmakta olduğunu bilmese de ;Evet ruhu beşer için en halis sürur ve safi sevinç Allahı sevmek ve Allahın sevdiklerini Allah için sevmektedir.Her sevgiliye allahın takdir ettiği kadar değer vermektir.


Çoğu kimseler insanın en parlak saadet ve mutluluğunun Allaha iman edip onu esmai ilahiyesiyle tanımakta olduğuna bilmese de;Evet en parlak saadetler ve tatlı nimetler Allaha kul olup ona abd olup ona teslim olup onun rızasını kazanacak bir hayat yaşamakla olacaktır. Cenabı hakkı tanıyan ve seven nice insanlar herkesin bilmediği ve görmediği ve idrak edemediği esrarlara, çoğu insana nasip olmayan varlıklara, çalışmakla elde edilemeyecek olan nimetlere mazhar olurken onu tanımayan ve hakiki manada sevmeyenler ise nice evhamlara, vesveselere ve zulumatlara müptela olacaklardır.Hayatları hep şekavetli hep,meşaketli hep çileli,hep zahmetli hep bunalımlı geçecektir.


Demek müminlerin saadet ve mutlulukları geçici sığ ve fani değil baki ve kalıcı olacaktır. Hem uhrevi hem de dünyevi noktada lezzet ve zevk alacaklardır. Ehli dünya gibi sadece dünyaları cennet olmayacak ahretleri dahi cennet olacaktır. Lezzetleri elim ve elemli değil safi ve güzel olacaktır. Lezzet aldığı hayatın aileleri geniş ve ihatalı olacaktır. Saadet ve mutlulukları sadece somut ve dünyevi olmayacaktır. Saadet ve mutluluklar para, kariyer ve varlık odaklı olmayacaktır.Saadet ve mutluluk daireleri dünyadan ahrete cennete kadar uzan ve geniş olacaktır.Sevmekten de lezzet alacak hastalanmaktan da lezzet alacak,kavuşmaktan da lezzet alacak ayrılıktan da lezzet alacak.Kazanmaktan da lezzet alacak kaybetmekten de lezzet alacak.Tokluktan da lezzet alacak açlıktan da lezzet alacak.İman,İslam ve itikad ile kalbi vahşet-i mutlakadan ve ruhu hüzn-ü elîmden kurtulup, ebedî bir ferahı, daimî bir sürûru te'min edecek.Vesselam.


Konular