O K U ...

RAHMÂN ve RAHÎM OLAN ALLAH…

- Her şeyin rızkını veren O' dur.
- Her şey O'na muhtaçtır ama O' hiçbir şeye muhtaç değildir.
- Doğmamıştır, doğurulmamıştır. Oğlu, kızı diye de bir şey de yoktur.
- Yarattığı mahlukata karşı çok merhametlidir.
- Ceza için de mükafaat için de acele etmez.
- O' insanları ceza vermek için değil, mükâfaat vermek için yaratmıştır.
- Fakat insan, kötülüğü ve cezayı tercih ediyorsa bu kendi tercihidir.
- Görünen ve görünmeyen evrenlerin...
- Bilinen ve bilinmeyen âlemlerin...
- İnanan ve inanmayan insanların, hülâsa herşeyin yaratıcısı yine O'dur.
- Her şey apaçık bir kitap olan Kur'an'da; halk dili ile değil:
- HAK DİLİ İLE İFADE EDİLMİŞTİR...
- Hak dilinden murat; Kalbin çör-çöpten arındırılmasıdır.

- Şehvetinin esiri olan bir kalp;
- Öfkesinin oyuncağı olan bir kalp;
- İradesinin mahkumu olan bir kalp;
- İnsanı, et ve kemik yığını gibi gören bir kalp,
- İnsanı, KAN TORBASI olarak gören bir kalp;
- Maddeden daha değerli şeylerin varlığına inanmayan bir kalp;
- Nefsine söz geçiremeyen, yalandan, talandan, haramdan, günahtan, kötülükten, fenalıktan, hırsızlıktan uzaklaşmayan, ya da o niyeti taşımayan bir kalp o Hak Dilini anlayamaz.
- Çünkü Hak; Şeytanların dostları ile konuşmaz…
- Kur'an'ın manaları o insanlara açılmaz.
- İnsan aklının tahayyül bile edemeyeceği kadar büyük şu makro evren ve alemlerde akıl denilen muazzam şey sadece insana verilmiş.
- Bir kaç buluş-icat yaptım diye kendini tanrılaştırma ey insan!
- Bulduğun ve kıyamete kadar bulacağın her teknolojiyi, O' Yüce Yaratan, ta ezelden beri senin ayaklarının altına serdi de sen onları bulup, ortaya çıkarıyorsun.
- Sen yaratmıyorsun ey insan! Ayaklarının altına serilmiş olan ilmi, sana verilen akıl vasıtası ile, sana verilen fırsatlar ile bulup yapıyorsun de sen ondan bile gafil olacak kadar ahmaksın!
- Çünkü hep: “Ben yaptım! Ben ettim! Ben kazandım! Ben sahip oldum yanılgısı içerisindesin. O’ Yüceler Yücesinin dilemesi olmasa sen göz kapağını bile kırpamazsın…

- YAPMAK İLE YARATMAYI BİRBİRİNE KARIŞTIRMA!..
- Fizik kanunları dediğiniz şeyleri ilim adamları yoktan var etmediler.
- Var olanı akl edip ortaya çıkardılar.
- Ey insan! Sen de bu akıl denilen nî'meti, sonsuz bir hayatın îmarında değerlendirsen ne kaybedersin?
- Yaratan Rab'binin varlığından rahatsız olmak sana ne kazandırır? Ya da şimdiye kadar sana ne kazandırdı?

- Düşünce olarak o varlığı yok ederseniz siz asıl o zaman korkun!..

- Hangi etik düşünce adına fakirin, fukaranın hakkını korur?
- Hangi etik düşünce adına yoksula, düşküne yardım eder?
- Hangi etik düşünce adına başkalarının namusuna saygı gösterir?
- Hangi etik düşünce adına insan insanı öldürmekten çekinir?
- Hangi etik düşünce adına zararınıza bile olsa haklıya hakkını teslim eder?
- Hangi etik düşünce adına faydanıza bile olsa hakkınız olmayan bir şeye elinizi uzatmaz?
- Hangi etik düşünce adına canilikten, saldırganlıktan, hak yemekten, haram yemekten, adaletsizlikten korkar?
- Hangi etik düşünce adına dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin adaleti yaygınlaştırabilirsiniz?
- Ortada bir Tanrı tehditi varken bile göz ardı edilen adalet, hak, hukuk Allah inancı yok edildikten sonra ne hale gelir hiç düşündünüz mü?..
- Tanrı bilinci ortadan kalktığı zaman merhamet de ortadan kalkar. Adalet de ortadan kalkar. İnsanlık da ortadan kalkar’
… Ve….
Çok sürmez, insan da ortadan kalkar…
* Oku.
* Yaratan Rab'binin adıyla oku.
* O' insanı bir alekadan (Embriyodan) yarattı.
* Oku! Rab'bin sonsuz kerem sahibidir.
* O' Rab'ki; Kalemle yazmayı öğretti.
* İnsana bilmediği şeyleri öğretti.
* Hayır! Doğrusu insan bir azgınlık içindedir./ Kendisinin muhtaç olmadığını zannettiği için.
* Muhakkak ki dönüş ancak Rab'binedir. ALÂK/1-8
- Önce dürülü bİr kainat gibi bütün sırları içinde topladığın kendini oku. Sonra dön, yine kendini oku..
- Sen öyle bir kitapsın ki; 100 milyar yıl ömrün de olsa, her gün 24 saat kendini de okusan denizden bir damla kadar dahi bir şey okumuş sayılmazsın.
- Nasıl okursan oku!
- YETER Kİ, YARATAN RAB’BİNİN ADIYLA OKU…
- O’ SONSUZ BİR KEREM SAHİBİDİR…
(ŞEREF YÜCEL)


1 yorum

KUTLU DOĞUM

KUTLI DOĞUM HAFTASI

Bugün, “Kutlu doğum haftası”
Can Peygamberimin,
Canım Peygamberimin;
Yeryüzü ve gökyüzü Firavun’larını tarihin mezarlığına gömmek için dünyaya teşrifinin 1440 ncı yılı..

- 63 Yıllık ömründe kimseye zulmetmedi.
- En büyük haksızlığı en yakınlarından gördü ama o, ne yakınlarına, ne de uzağında kalanlara, hatta düşmanlarına bile haksızlık etmedi.
- Ev hali bu ya! Müslümanların anneleri olan sevgili hanımları bile o rahmet Peygamberini zaman zaman üzdü ama o, yine kimseyi üzmedi.
- Mal biriktirmedi. Para biriktirmedi. Haram yemedi. Kendisinin ihtiyacı varken bile eline geçeni başkalarına dağıttı. Sultanlar gibi yaşama imkanı varken o, fakirliği tercih etti. “Ben Allah’ın en sevgili kuluyum” diye böbürlenmedi.. Kibirlenmedi..

- “ALLAH BİR” dedi diye çarşıda pazarda kendisine sövenlere sövmedi. Kendisini dövenleri dövmedi. En fazla; “Siz hakikati bilmiyorsunuz” diye karşılık verdi.
- Hamile kızını deve üzerinde iken üzerine mızrak atıp düşürerek bir müddet sonra hem kızının hem de doğmamış torununun ölümüne neden olanlardan, Mekke’nin fethinden sonra “İşte şimdi sıra bende” diyerek intikam almaya kalkışmadı. “Lâ İlâhe İllallah de kurtul” diyerek kızının katiline hem dünya hem de ahret saadetinin kapılarını açtı.
En sevdiği dost ve akrabası olan Hz. Hamza’nın katili Vahşi’yi affetti. O vahşi'ki Hamza'yı lime lime doğrayan Vahşi idi.

- Başı secdede iken ayağı ile başını ezmeye kalkanları, Yine secdede iken işkembe pisliğini üzerine boşaltanları, tertemiz eşi Hz. Aişe’ye iftira atanları, ona inanan Müslümanlara işkence ede ede öldüren katilleri, her fırsatta kendisini öldürmeye çalışan gözü dönmüş canileri affetti.
- Af dileyen kurtuluşa erdi,kimi de düşmanlıkta ısrar edip helâk oldu.
- “Gel bize islâmı anlat” diyen Taif'e çağırdılar, gitti. Yolları cehennem üzerinde olan bir halkı cennete davet etmeye gitti. Müşriklerin şehrinde taş yağmuruna tutulmasına rağmen o yine onlara merhamet nazarı ile baktı ve dualarını eksik etmedi.
- Elinde, saraylarda oturacak imkan varken bile fakir ve sade bir hayat yaşamayı tercih etti. Kendisini melekleştiren dostlarına karşı tevazu örneği gösterip: “Ben kuru ekmek yiyen dul bir kadının oğluyum” diye seslendi. Kendisinin putlaştırılmasına karşı çıktı.

- Ezildi, ezmedi… Üzüldü, üzmedi… En sevdiği ve doğduğu şehir olan Mekke’den sürgün edildi ama Mekke’nin fatihi olduktan sonra onu sürgün edenlerden hiçbirini sürgün etmedi… “Zulmeden bir Müslüman olmaktansa, zulüm gören bir Müslüman olmayı tercih ediniz” sözünde çok samimi idi.
İnsanlar, kendilerini cehenneme sürükleyecek işlerin peşinde koşarken, o, karşılarına dikilip, onları yaka paça cennete sürüklemek için çalıştı, çalıştı, çalıştı…

- Kadınların insan yerine bile konulmadığı o karanlık dönemlerde eşleri ile şakalaştı, kovalamaca oynadı, yan yana yürüdü… Çocukları çok severdi.. Özellikle diri diri toprağa gömülen kız çocuklarını… Onların elinden tutup çarşı Pazar gezerdi. Onlar elini bırakmadıkça da ellerini bırakmazdı çocukların..

- Yeryüzünün kıyamete kadar görüp görebileceği bu en mübarek yüz bir gün Hakkın rahmetine kavuştu. “Refik-ı alâ” (Yüce Dosta) diye diye alemlerin sultanına misafir oldu.

- Böyle bir insan yerde insanların, gökte meleklerin, Arş ve Kürsinin yegâne sahibi Cenab-ı Hak'kın Habibi olur, sonunda; "SEVGİLİM" hitabının muhatabı olur.

- Sevgisi büyüdükçe büyür, AHMED MUHAMMED MUSTAFA olur.
- Ruhun şâd olsun ey sevgili Peygamber…

- Dün, senin etrafın seni öldürmek, seni kurban etmek isteyen insanlarla dolu idi ey Nebî!

- Bugünse yeryüzü senin için,
- Senin yoluna kurban olmak için can atan kurbanlarla doldu taşıyor ey benim:
- CAN PEYGAMBERİM…
- CANIM PEYGAMBERİM…

19.04.2011 - ŞEREF YÜCEL

Konular