BELA VE MUSİBETLERİ TEVEKKÜL İLE RAHMETE ÇEVİRİN.

Aczi ve fakrı mutlak olan insanın korkuları,endişeleri ve kaygıları vardır.Hayatı mübadele,mücadele,sıkıntı, içerisinde geçer.İyilik,güzellik ve rahatlık için çırpınıp durur..Zindanda ise ışık arar, hasta ise sıhhat arar, ayrılıkta ise visal arar.Karınlıkta ise aydınlık arar.Yasta ise teselli arar.Gurbette ise dost ve yaren arar.Yalnız ise kalbine mukabil kalp arar sevinçleri, neşeleri, kederleri paylaşmak için.Yaratılışı gereği gönlü bazen kaynar kazan gibi fokurdar bazen,med cezirler içerisinde çalkalanır,bazen hüzün gözyaşlarını akıtır,bu ümitsiz,kederli dünyasına bir ümit ışığı ,bir tatlı söz yumağı bir teselli kucağı eli arar.kederler,sıkıntılar ve belaların iç yüzlerini ve mahiyetlerini anlamadığı zaman hayat zehirli bal gibi kıvrandırır.Bazen şekvaya şikayete ve isyana gider.sanki bütün sıkıntı ve belalar kendisini bulmuş gibi fikre saplanıp kalır.Ümitsizliğe düşer.Bütün kıyametler başına kopmuş gibi ümitsizliğe düşer.Rabbinin o olumsuz görünen şeylerdeki rahmetini göremez.Yada idrak edemez.Teselli ve huzur kapıları bütün bütün kapanmış gibi vehme kapılır.Hayatındaki nimetleri,hikmetleri rahmetleri ve keremleri görmediği için şekvaya başlar.Halbuki böyle ruh haleti taşıyan insanların aksine insanların en üstünü olan en güzel hayat yaşamaya layık oldukları halde o hayatları asla yaşamayan peygambere bakıldığı zaman onların insanı gaflete ve isyana sevk eden sıhhat ve afiyet halindense bela ve hastalık halini tercih ettikleri görülür.Onlar en sıkıntılı hayatları yaşamışlar.Ama onlar batini olarak kalp,ruh ve hissiyatlarını nisyan ve şekavete bulaştırmamışlardır. Onlar rablerine itimat ettikleri için asla kaygı ve tasa çekmemişler. Yeri gelmiş firavunun koynunda Musayı besletip büyütmüş. Rabbim yeri gelmiş ateşin içerisinde İbrahimi barındırmıştır.

Zahirde, bu sıkıntılı görünen tabloların arkasında hep merhamet hikmet vardı. Onların rablerine olan itimatları vardı. Rablerinin bela ve musibet suretinde verdiği hakikatlere onlarda sadakat, ve tevekkül ile mukabele etmişlerdir.Göklere kadar alevleri çıkan ateşleri güllük gülüstana çeviren ibrahimin rabbine olan teslimiyeti ve sadakatiydi.Bıçakları köreltip kestirmeyen ismailin teslimiyetiydi.Musalara denizleri yardırıp geçiren rabbine olan güveniydi.Yunusu denizlerin dibinde kimsesiz sahipsiz habersiz bir halette iken kurtarıp sahil selamete çıkaran o zatın secdeleri ve tevekkülüydü.Eyüpleri sıhhate ,selamete, afiyete mazhar eden kurtların acısından ettiği dualar değil samedaniye kalbe hizmet eden dilinin zikirlerden mahrum kalması endişesiydi.Yusufları zindanlardan kurtaran zindanların boş ruhsuz duvarları değil,o kutlu zatın rabbine olan imanıydı.Nice ateş topları güllere,nice yağmur ve fırtına selleri durgunluğa,nice sıkıntılı haletler refaha,nice meşakket ve musibet belaları selamete ihlas,tevekkül ve teslimiyet ile inkilap etmiştir.

Demek şu dağdağalı, çalkantılı ve boğucu imtihan dünyasında ışık arayan,yol iz arayan,medet arayan,çare arayan,sığınak arayan,melce arayan,mutluluk arayan,huzur ve sükunet arayan peygamberlerin dua,niyaz ve tevekküllerine dayanmalıdır.Onların teslimiyetlerini kuşanmalıdır.Onların nazarlarını ve ferasetlerini almalıdır.Hayata,olaylara ve hadisatlara bakarken onlar gibi düşünmeli,anlamalı,yaşamalıdır.Onların rablerine olan itimadı,imanı ve itikadını sarsacak ve bozacak hiçbir yoktur.Onları ümitsizliğe ve kedere düşürecek hiçbir hadise olmamıştır.Onları korkuya ve endişeye sevk edecek bir bela ve musibet olmamıştır.Onları taklit eden onlar gibi inanır ,yaşar.Onlar gibi mutlu olur. Rabbinin rızasını kazanır. Vesselam..


Konular