ÖVGÜDE ÖLÇÜ

Sevgi, övgüyü celp eder. Yapılan bir medih, ölçülü olmazsa, övülen şahıs üzerinde menfi bir tesir icra eder. Aşırı övgü, muhatabının üzerinde bazan kibre, bazan da riya ve gösteriş hevesine sebep olur. Övülmeye alışmış olan kimseler, kendilerinin medh edilmelerini arzu ederler ve halkın arasında kendisini vicâhen medh edenleri mükafatlandırarak maksatlarını açığa koymuş olurlar. Bu işi sanat haline getiren "Meddah", elde edeceği mükafatı artırmak için, muhatabının hoşlanacağı lafları söyleyerek gününü gün etme yolunu tutar.

Bir kimseyi kendisinde mevcut haslet ve üstünlükler ile öven kimsenin sözü doğru olsa bile yaptığı hareket doğru değildir. Zira muhatabında gizli bulunan "Kendini beğenme" hastalığını açığa çıkarmış olur. Neticede, yıllar boyu yaptığı ibadetlerin ve hayırlı işlerin sevap harmanlarını "Riya" ateşi ile yaktırmış olur. Ashabtan biri, Allah Resûlünün huzurunda bulunan bir şahsi, yaptığı bir hayır sebebiyle övmüştü. Hak ve hakikat istikametine ışık tutan Peygamber (s.a.v.), "Yazık sana! (sanki) sen, arkadaşının boynunu kestin" (1) buyurdu.

İslâmî ölçülere riayetkâr olan bir mü'min, din kardeşlerinden bir şahsı muhakkak övmek isterse ve dile getireceği şeyler onda mevcut ise sözlerini onun bulunmadığı bir mecliste ifade etmelidir. Huzurunda bulunan bir şahsi övmek isterse "Onun şöyle şöyle olduğunu zannediyorum. Hiçbir kimseyi Allaha karşı temize çıkarmaya çalışmıyorum" (2) demelidir.

Bir adamı medh eden ve övgüsünde aşırı laflar sarf eden kimsenin söylediklerini Resûl-i Ekrem (s.a.v.) işitmişti. Bunun üzerine, "Andolsun ki siz onu (kibre sevk ederek) helâk ettiniz veya bu adamı sırtından bıçakladınız" (3) buyurdu.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.), bir kimseyi kendisinde olmayan hasletlerle övmeyi şiddetle takbih etmiş ve bunu önlemek için "Meddahların suratına toprak serpiniz" emrini vermiş bulunmaktadır (4). Bu işi bir menfaat beklemeden ve karşılıklı nezaket tavrı olarak yapmak da ya-saktır. Bu hükmü tesbit eden bir hadis-i şerifte "Karşılıklı övüşmelerden sakınınız. Zira bu, hiç şüphesiz, (birbirini) boğazlamaktır" (5)
buyrulmaktadır.

Halife Hz. Osman (r.a.)'in huzuruna bir adam gelerek onu yüzüne karşı övmeye başladı. Ashaptan olup Hz. Osman'ın huzurunda bulunan Mikdâd bin Esved (r.a.), bir avuç toprak alarak adamın yüzüne serpti. Hz. Osman neden böyle hareket ettiğini sorunca, Allah'ın Resulü: "Meddahlarla karşılaştığınız vakit yüzlerine toprak serpi-niz" (6) buyurdu, cevabını verdi.

İmam Ebû Yusuf, huzuruna şahitlik yapmak üzere gelmiş bulunan devrin veziri Cafer-i Bermekî'ye, "Sen, geçen gün, Halife Hârûn'un huzurunda köleniz diye konuşuyordun. Bu sözün doğru ise kölenin şahitliği makbul değildir. Söylediğin doğru değilse, yalancının şahitlik yapması caiz değildir" diyerek, şahitliğini reddetmiştir.


(1) Müslim, c. 8, sh. 227.
(2) İbni Mâce, c. 2, sh. 1232.
(3) Müslim, c. 8, sh. 228.
(4) Feyzü'l-Kadir, c. 1, sh. 182.