TEVEKKÜLDE ÖLÇÜ

Tevekkül, Allah'a güvenip onun verdiği ile yetinmektir. Tevekkül ve çalışma birbirine aykırı değildir. Tevekkül edip de çalışmayı terk etmek tefrit, çalışmak ve fakat tevekkülü terk ifrattır, Her iki yanlıştan uzak bulunan bir hareket tarzı ise, dinimize aykırı düşmeyecek bir işte çalışmak ve tevekkülü de ihmal etmemektir. Sehl bin Abdillâh 'Tevekkül peygamberin hali, çalışıp kazanmak da onun sünnetidir, kim onun hali üzerinde kalırsa sünnetini asla terk edemez" demiştir(1).

Bir adam Resûli Ekrem (s.a.v.)'e gelerek, "Ey Allah'ın Resûlü, (devemi başı boş) bırakayım da tevekkül edeyim mi?" dedi. Cihanın fahr-i ebedisi: "(Deveni) bağla ve tevekkül et" (2) buyurdu, Çalışmanın aleyhinde bulunan sünnete, tevekkülün aleyhinde konuşan imana dil uzatmış olur. Ne güzel ifade etmişler:

"Varsa aklın, re'y-ü tedbirinde noksan eyleme"

Esbâba tevessül etmek, Allah'a tevekkül etmeye mani değildir. Bu sebeple önce gerekli çalışma yapılacak, sonra Allah'a tevekkül edilecektir. Peygamber (s.a.v.), Ebû Bekir (r.a.) ile birlikte Medine'ye hicret ederken gideceği yolun aksi istikametinde ilerlediler ve Sevr mağarasına varıp orada birkaç gün gizlendiler. Onlar mağarada iken Mekke müşriklerinin çıkardığı takipçiler mağaranın üzerine kadar gelmişlerdi. Hz. Ebû Bekir, "Ey Allah'ın Resulü, onlardan biri ayağının altına doğru bakacak olsa bizi görecek" deyince, tevekkül ve teslimiyetin en yüce örneğini veren Resûlüllah (s.a.v.) , "Ey Ebû Bekir, Allah, üçüncüleri olan iki (kişi) hakkında zannın nedir?" (3) buyurdu.
Tevekkül de ilk makam, Allah'ın huzurunda, ölü yıkayan kimsenin elindeki cenaze gibi teslimiyet göstermektir.Ebütürâb Nahşebî, "Tevekkül, vücudun ubûdiyet sahasına atılması, kalbin rubûbiyet tecellilerine takılması ve (yaşamasına) yetecek kadar rızık ile rahatlamasıdır. Verilirse şükreder, engellenirse sabreder" demiştir (4).

Evliyâuilah'ın büyüklerinden İbrahim Havvâs, tevekkül bahsinde çok titiz davranan bir kimse olduğu halde yanında iğne, iplik, su kabı ve makas taşımaktaydı. Ona "Ey Ebû İshak, sen her şeyden çekindiğin halde, bunları neden taşıyıp duruyorsun?" demişlerdi. O: "Bunlar tevekkülü bozmaz. Zira bizim üzerimizde Allah'ın farz kıldığı vazifeler vardır. Fakir kimse için bir kat elbiseden fazlası bulunmaz. Bu sebeple elbisesi çok yırtılır. Eğer yanında iğne ve iplik olmazsa avret mahalli açıkta kalabilir ve fasit olur. Şayet yanında su kabı olmazsa, temizliği bozulur. Sen, yanında su kabı, iğne ve iplik bulunmayan bir fakir görürsen onun namazını kusurlu bil" demiştir (5).

(1) Risale-i Kuşeyriye, sh. 91.
(2) Feyzü'l-Kadir, c. 4, sh. 530.
(3) Buhârî, c. 5, sh. 204.
(4) Risale-j Kuşeyriye, sh. 90.
(5) Risale-i Kuşeyriye, sh, 92.