Zaman

Kendinizi Korumaya Alın!..

Geçmişte sokak bozulmamış, toplum hayatında kötülükler kol gezer hale gelmemişti.

O yüzden o günkü insanlardaki dindarlık, ahiretini kurtarmaktan başka bir mânâya gelmiyordu. İnsanlar sadece ahiretini kurtarmak için dindarlaşıyor, mazbut olma gereği duyuyorlardı.




Ya bugün? Bugün de öyle mi?







Evet bugün öyle değil. İnsanlar ahiretlerini kurtarmak niyetinden önce dünyalarını kurtarmak için dindarlaşıyorlar, dindarlıktan faydalanıp kol gezen kötülüklerden kendilerini, çoluk çocuklarını korumaya çalışıyorlar.




İsterseniz bakın toplum hayatına. Her geçen gün bir yenisi çıkan kötülüklerden bağımlılık ve ahlakî sefaletten kendilerini en çok koruyanlar dindar olanlardır.

Chat ve msn, evlilikleri tehdit ediyor

Chat veya MSN, web kamera ile hem görüntülü hem de sesli chat yapma eslerin arasina giren teknolojik bir ayrik otu. Chat ve msn giderek daha çok evliligin yikilmasina sebep oluyor.

Esleri buna en çok, boslukta kalmak, esinden ilgi görememek ve iyi bir iletisim kurulamamasi sürüklüyor.

Yeni dogum yapmis Sena hanim, yillik iznini alip gününü eskisinden daha fazla bilgisayar basinda geçiren esi Hamdi Bey'in kendisine karsi olan bu ilgisizliginden dertlidir. Sena hanim esinin dürüstlügüne çok güveniyor ve onun kendisini aldatacagina inanmiyor.Ama güveni gittikçe sarsilmakta ve esine rahatsizligini surat asarak göstermektedir.Bu durum esinin kendisinden daha fazla uzaklasmasindan baska ise yaramaz.Nihayet esiyle konusmaya karar verir,esi de yalan söylemek istemez ve dogrusunu anlatir.

Yaz mevsiminde kendinizi korumaya aliyor musunuz?

Geçenlerde yazdığım bir yazıda şöyle demiştim:


- Hayatını Yaratan’ın emrine uygun şekilde yaşamayı düşünmeyenlere bir diyeceğim yoktur. Onlar kendi hayat gayelerini kendileri tespit ederler. Nefsi alışkanlıklarının önüne kutsal doğrularla, haram helal inançlarıyla çıkılmasını uygun bulmayabilirler. Ben, hayatını inancına uygun şekilde yaşamak isteyenlere seslenmek istiyor ve diyorum ki:

-Bilhassa sizler dikkat ediyor, tedbirli oluyor musunuz bu sıcak yaz mevsiminde!

-Neye mi dikkat ediyor musunuz bu sıcak yaz mevsiminde?

-Dünyevi ihtiraslarınıza, makam mevki arzularınıza, para pul hırslarınıza.. dikkat edin demiyorum. Dindarlığınız, haram helal inancınız sizi bu türlü hırs ve arzularınızın baskı ve tazyikinden kurtarabilir. Ama mevsimlik fitnenin baskı ve tazyikinden asla!..

Dünyasını da, ahiretini de kurtarmak isteyen...

Bilindiği üzere geçmişte sokak bozulmamış, toplum hayatında kötülükler kol gezer hale gelmemişti.


O yüzden o günkü insanlardaki dindarlık ahiretini kurtarma gayretinden başka bir mânâya gelmiyordu. İnsanlar sadece ahiretini kurtarmak için dindarlaşıyor, mazbut olma gereği duyuyorlardı.

Ya bugün? Bugün de öyle mi?.. Hayır, bugün durum farklı. İnsanlar ahiretlerini kurtarmak niyetinden önce dünyalarını kurtarmak için de dindarlaşıyorlar, dindarlıktan faydalanıp kol gezen kötülüklerden kendilerini, aile ve çoluk çocuklarını korumaya almaya çalışıyorlar...

Hüsn-ü misalleri seralarda korur gibi

İnanç ve kültürlerin korunması için insanlık ve vicdanın sesini dinleyen ve vicdan hürriyetine gerekli önemi veren hukukçular son derece gayret gösteriyorlar. Bu husus en başta insan kalp ve vicdanına bir saygıdan ileri geliyor. Bir başka sebep ise çevre mevzuunda türlerin korunması gibi inanç ve kültürlerin korunmasında da daha değişik düşünceler olabilir. Diyelim ki bir inanç prensibi: "Mümin erkeklere söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar, kıssınlar, ırzlarını korusunlar. Bu (hareket) onlar için daha temiz (ve yararlı)dır. Şüphesiz Allah onların yaptıklarından haberdardır. Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (haramdan) sakınsınlar, kıssınlar, ırzlarını korusunlar. Süslerini göstermesinler. Ancak kendiliğinden görünen müstesna. Başörtülerini yakalarının üzerine koy(up ört)sünler."

Messenger’da Çin’i bile solladık

Türklerin en sevdiği işlerin başında gelir sohbet etmek. Neredeyse genlerimize kadar işleyen bu özelliğimizi artık sanal âleme de taşıdık ve yeni bir dünya rekoruna imza attık.
Bu uğurda nüfusu bizden çok fazla olan ABD’yi geçmek şöyle dursun 1,3 milyar nüfusa sahip Çin’i bile bilgisayar başında sohbet yaparak solladık.

Adeta “Türkler sohbeti sever” sözünü boşa çıkarmamak için yemedik, içmedik bilgisayarın başında sabahladık. Guinness Rekorlar Kitabı’na girecek bir performans sergileyen 118 milyon MSN Messenger abonesinin girişimleri neticesinde dünya beşinciliği koltuğuna kurula kurula oturduk. Ne mi kazandık? Bu sorunun cevabını henüz kimse net olarak açıklayamıyor; ama “Chatseverler, bu hızla giderse bir yıl sonra kesin birincilik koltuğuna otururuz” söylentileri şimdiden kulaktan kulağa dolaşmaya başladı bile.

Başınıza gelen bir bela bin hayrın habercisi olabilir

Her insan, hayatının değişik karelerinde farklı farklı da olsa musibetlerle karşılaşmıştır/karşılaşmaktadır.

Tevhid adına mühim bir husus olması itibarıyla da bu meselenin ayrı bir önemi vardır. Esasen insanın başına gelen her musibet büyük ölçüde onun hatalarındandır. Nitekim, “Başınıza gelen her musibet, işlediğiniz günahlar (ihmal ve kusurlarınız) sebebiyledir.” (Şûrâ, 42/30) ayet-i kerimesi de bu hakikati hatırlatmaktadır. Başka bir ayette ise hakikat şöyle ifade edilmektedir: “İki ordunun karşılaştığı gün içinizden arkasına dönüp kaçanlar var ya, işte onları, işlemiş oldukları bir kısım hatalarından dolayı şeytan zelleye uğratmıştı.” (Âl-i İmran, 3/155) Evet insana gelen her iyilik Allah’tan, fenalık ise nefsindendir. (Bkz. Nisâ, 4/79) Çünkü fenalıkları isteyen, insanın nefsidir. Bu itibarla da derecesine göre insan, kalbinden geçen, hayalini kirleten veya şöyle-böyle kendisini meşgul eden, meşgul edip duygularına fısk aşılayan bir kısım düşünce, tasavvur ve tavırlardan ötürü muaheze görebilir.

Günah çeşmesi

Evliya Çelebi, Melek Ahmet Paşa’nın Özi valiliği sırasında (1650) neredeyse bütün Rumeli’ni dolaşarak ünlü seyahatnamesine zengin sahneler ilave etti. İşte Sofya civarında başına gelen bir hadise; kısaltarak anlatalım:


“(Votoş yaylalarından inerken) bir ihtiyar yörük dedi ki:

-Bunda bir kayada bir çeşme vardır ki Talih Çeşmesi derler; varın onda talih tutun.

Dere içine gittik. Refiizade Şefiî Çelebi dedi ki:

-Dinleyin ey vefalı ihvan! Bu çeşme o çeşmedir ki, her kim ömründe katil, zina gibi kebair işlemişse ondan su alıp içemez. Ancak eteği temiz ve tereddütsüz olanlar nûş edip safa kesb edebilirler. Yani ki içemeyenler daha sonra halktan utanıp bednâm olurlar, isterseniz geri dönelim.

İlginç bir vak’a

Peçevi İbrahim Efendi ile Gelibolulu Âlî’den naklen özetliyoruz:

Kanuni dönemi alimlerinden Sahn müderrisi iken şeyhülislam hakkında Rüstem Paşa’ya yazdığı bir şikayet mektubunda devlet itibarına saygısızlık ettiği için padişah huzurunda azarlanarak azledilmiş bir Arapzade vardır. Bilahare Semiz Ali Paşa vezir-i azam olunca ilk icraatı bu Arapzâde’yi Mısır kadılığına tayin etmek oldu. Âlî’ye göre o gece olanlar şöyledir:

Divandan sonra saadetlü padişah hasodayı teşrif buyurup canlarının sıkkın olduğu belli olunca Yakup Ağa;

-Düşmanlarınız mahzun olsun; padişahımın ıztırabı nedir? diye sormuş ve hünkar hazretleri;

Gençlere evlilik öncesinde eğitim veren okullar yaygınlaştırılıyor

Sivil toplum kuruluşları ve belediyeler evlilikle ilgili eğitim seminerlerini ücretsiz veriyor. Aileden sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu da aile bağlarını güçlendirmek, boşanmaları önlemek için ‘Ana-Baba Okulu Projesi’ni hayata geçirmeye hazırlanıyor.


Malezya, Kore ve Endonezya’da devlet politikası haline gelen ‘evlilik okulu’, Türkiye’de belediyelerin desteğiyle hayata geçiriliyor. Sağlam bir yuvanın eğitimli anne ve baba ile kurulacağını anlayan belediyeler, gençleri evlilik öncesinde eğitiyor. Şimdiye kadar danışmanlık şirketleri tarafından verilen eğitim seminerleri, sivil toplum kuruluşları ve belediyelerin desteğiyle ücretsiz olarak gerçekleştiriliyor. Bahçelievler’de evlilik okulu seminerlerine katılan ve sertifika alan Abdullah Tuğcu-Gülsüm Memiş çifti, evlenmeden önce aldıkları eğitimin faydalı olduğunu söylüyor. Aileden sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu da aile bağlarını güçlendirmek, boşanmaları ve kuşaklar arası çatışmayı önlemek için 1880 yılından beri ABD’de, 1929’dan beri ise Fransa’da uygulanan ‘Ana-Baba Okulu Projesi’ni hayata geçirmeye hazırlanıyor. Belediyelerin bünyesinde faaliyete geçecek proje ile iletişim bozukluğu giderilmeye çalışılacak, ebeveynler ile çocukları kişisel ve duygusal yönden geliştirilecek. TCK hazırlanırken taslak metinlerde yer almadığı halde tartışılan “zina yasası” ailenin önemini gündeme getirdi. Hayat Akademi’nin yürüttüğü evlilik okulu projesinin koordinatörü İdris Hızır, “İnsanlar, ehliyet almak için bile 2 ay kursa gidiyor. Aile gibi kutsal bir kurum inşa edilirken hiçbir kursa gerek duyulmuyor.” diyerek evlilik öncesi eğitime önem verilmesini istiyor. Bilinçsiz yapılan evliliklerde evde terör estiren bireylere rastladıklarına işaret eden Hızır, “Malezya, Kore ve Endonezya gibi ülkelerde 2 ay süren eğitimlere katılmayan gençler evlendirilmiyor. Türkiye’de de böyle olsun.” diyor. Sosyolog Yusuf Özkan Özburun ise son yıllarda aile kurumunda ciddi bir yıpranma olduğunu dile getiriyor. Türkiye’de insanların, Doğu ile Batı arasında sıkışıp kaldığını ifade eden Özburun, bireylerin modern ile geleneğin sentezini yapamadığını ve bu belirsizliğin kurulan ailelere de yansıdığını söylüyor. Evlenecek çiftlerin birbiriyle iletişim kurmasını isteyen Özburun, rastgele yapılan evliliklerin boşanma ile sonuçlandığını ve bu oranın yüzde 33’e çıktığını kaydediyor. Evlilikte anlayışlı olmanın çok önemli olduğuna dikkat çeken Özburun, çiftlerde bilinç düzeyi oluşturmaya çalıştıklarını vurguluyor. Ailelerde daha çok iletişim ve çatışma problemi ile karşılaştıklarını belirten sosyolog, eğitimin maliyetinin düşürülerek toplum geneline yayılmasını istiyor.